wandavısıon
ADI : WandaVision
OYUNCULAR : Elizabeth Olsen, Paul Bettany, Kathryn Hahn, Teyonah Parris, Kat Dennings, Randall Park
YAPIM YILI : 2021
TÜR : Komedi, Dram, Fantastik, Aksiyon
KİMLER İÇİN : Çizgi romanlardan çok da uzaklaşmayan bir Marvel yapımına ve de Wanda Maximoff karakterinin orijin hikayesine, sürprizlerle dolu bir kurguyla tanık omak isteyen süper kahraman severlere şiddetle tavsiye edilir.
PUANIM : 8.5/10
Marvel'ın 4. Fazının Ana Kahramanı, Scarlet Witch
ile Tanışın: WandaVision
Az gittik uz gittik, bol teorilerle ve göndermelerle geçen dokuz bölümün sonunda, Marvel evrenin 4. fazını WandaVision ile açtık. Avengers: Endgame’in hepimizi tarumar eden finalinden sonra yaşananlara Spider-Man: Far From Home filmiyle biraz göz atabilmiştik. Bu filmle birlikte 3. faz filmlerini tamamlayan Marvel, 4. Fazı planladıklarından farklı bir şekilde WandaVision ile açtı. Planlanan takvim pandemiyle altüst olunca, Marvel evreninin en güçlüsü olduğundan nerdeyse emin olduğumuz Wanda Maximoff’un dizisini ilk sıraya aldılar. Bizim ise canımıza minnet, zaten merakla bekliyorduk bu karakterin orijin hikayesini. Gelin bu sürprizlerle dolu Marvel dizisini enine boyuna bir konuşalım.
Bu zamana kadar Wanda Maximoff’un geçmişi hakkında hep bölük pörçük şeyler öğrenmiştik. WandaVision ile, sonunda bu yaralı süper kahramanımızın orijin hikayesini izleyebildik. Meğer ne acılar çekmiş bizim biricik Wanda’mız. Tüm travmalarına peş peşe tanık olmak, Wanda’nın bu sahte gerçekliği neden yarattığı sorusunun da cevabı oldu aslında. Yedinci ve sekizinci bölümlerde hem Agnes karakterinin etkinliğinin artması hem de Wanda’nın geçmişine çıktığımız yolculuk bizi final bölümü için daha da heyecanlandırdı. Ve Wanda’nın gerçek kimliğine büründüğü duygusal ve de çarpıcı bir finalle veda ettik WandaVision dizisine. After-credit sahnelerinde de tahmin ettiğimiz gibi gelecek Marvel yapımlarına bir kapı açtılar. Buradaki hikayelerin özellikle Doctor Strange in the Multiverse of Madness, Spider-Man: No Way Home ve Secret Invasion gibi yapımları etkileyeceği biliniyor.
Yıllar önce Elizabeth Olsen’a Wanda’nın hangi çizgi romanda geçen hikayesinin çekilmesini istediğini soruyorlar. Olsen, House of M diyor ve muhtemelen böyle bir şey olmayacak diye de ekliyor. Çünkü House of M’in hikayesi Marvel’da görmeye pek alışık olmadığımız karanlık bir tona sahip. Endgame ile Wanda’yı, House of M’in başlaması için gerekli ruh haline sokan Marvel, WandaVision dizisiyle Olsen’ın hayallerini gerçeğe dönüştürdü diyebiliriz. WandaVision’un ilk bölümleri daha önceden yayınlanan ve çok sevilmiş gerçek sitcomlardan esinlenmeler taşıyor. Detaylarda hayranlık duyulası birçok gönderme var, oralara spoiler kısmında değineceğim. Her bölümüyle bu karanlık tonun daha baskın bir şekilde hissedildiği bu heyecan verici dizinin derinlerine dalalım beraber. Ondan önce, WandaVision’un kesinlikle spoiler’dan kaçınarak izlenmesi gerektiğinin ve bu zorlu görevi başarabilirseniz diziden çok daha keyif alabileceğinizin altını çizerek uyarıyı kondurayım.
Buradan sonrası spoiler!
1. ve 2. bölüm incelemesi
WandaVision’un ilk iki bölümü birlikte yayınlandı, biz de birlikte yorumlayalım. Öncelikle yenilenmiş Marvel açılışını izleyince sizin de tüyleriniz diken diken oldu mu? Özlemişiz valla. Çoğunlukla savaşa hazır vaziyette gördüğümüz en güçlü kahramanlarımızdan ikisinin yeni evli “normal” bir çift olarak evlerine girişleriyle başlıyor ilk bölüm. O kadar mutlu ve de tatlılar ki birlikte, Wanda’nın bu gerçekliği neden oluşturduğunu hatırlatıyorlar resmen bize. Kısa bir süre sonra cadımız pardon komşumuz Agnes’le tanışıyoruz. Agnes’in House of M’de etkili bir rolü olan cadı Agatha Harkness olduğu bariz. Wanda’nın bu hayata adapte olmasına yardım ediyor sık sık. Tatlı tatlı ilerleyen Wanda-Vision evliliği, Wanda’nın travmalarına göndermeler taşıyan reklamlarla kesintiye uğruyor arada. İlk bölümümüzde çiftimizin Vision’ın patronunu yemekte ağırladıkları sahne ile bu sahte gerçekliğin kırıldığı bir an yaşıyoruz. Wanda’dan ilk defa “evil” enerjisi aldığımız yer burası. İkinci bölümün başında ise Wanda bahçesine düşen bir oyuncak helikopter buluyor. Her şeyin siyah beyaz olmasına rağmen bu helikopterin renkli olması önemli bir detay. Sonradan, bu helikopterin aslında Monica Rambeau tarafından gönderilen bir drone olduğunu öğreniyoruz. Zaten kısa bir süre sonra da Monica’nın kendisini görüyoruz. Kendisini görmemiz, Monica’nın kim olduğunu hatırlayanlar için güzel bir sürpriz oluyor (Monica, Kaptan Marvel’ın en yakın arkadaşı ve SWORD’un kurucusu olduğunu öğrendiğimiz Maria Rambaeu’un kızı) Bu sıralarda Wanda’ya yanındaki radyodan ulaşmaya çalışan bir ses duyuyoruz. Ajan Jimmy Woo’ya ait olduğunu öğreneceğimiz bu sesin sahibi hakkında teoriler havada uçuşuyor yeni bölüme kadar. Wanda ve Vision’ın bir takım sihir numaralarının ardından peş peşe sürprizler geliyor bölüm sonunda. Wanda’nın hamileliği, kanalizasyondan çıkan arı kostümlü gizemli bir adam ve sitcomumuzun renklenmesi. Arı kostümlü adama epey bir anlam yüklenmeye çalışıldı ama aslında kendisi, içeriden bilgi alması için gönderilen ama bu gerçekliğe adım atınca Wanda’nın etkisi altına giren sıradan bir SWORD ajanı.
Göndermelere göz atalım bir de;
- 50’li yıllarda geçen ilk bölümde The Dick Van Dyke Show, I Love Lucy ve Leave It to Beaver’den, 60’lı yıllarda geçen ikinci bölümde ise Bewitched ve I Dream of Jeannie sitcomlarından esinlenmeler var. Her bölümün jeneriği bu sitcomlardan birinin uyarlaması oluyor.
- Wanda’ın Vision’a ithafen “kocam ve yok edilemez kafası” demesi. Önce Wanda tarafından en son ise Thanos tarafından kafası parçalanarak zihin taşı alınan Vision görüntüsü geliyor aklınıza muhtemelen.
- İlk reklam Stark Industries tarafından üretilmiş, bir saatli bomba misali öten tost makinesi. Wanda ve ailesi Stark tarafından üretilen bombalar yüzünden kara günler yaşamışlardı hatırlarsanız. Wanda ve Pietro henüz daha 10 yaşındayken, 2 gün boyunca hemen yanlarına düşen bir Stark bombasının patlamasını bekledikleri kötü bir anıları vardı (ilk travma-ilk reklam). İkinci reklam ise Wanda ve Pietro’yu yıllarca üslerine hapsedip, kendileri için çalışan birer süper-askere dönüştürmeye çabalayan Hydra ile ilgili. Bu gönderme de ortasında Hydra yazan bir saat reklamıyla yapılıyor.
3. bölüm incelemesi
70’li yıllarda geçen üçüncü bölümümüzde her şey birden hız kazanıyor. Wanda’nın hamileliği kısa sürede nihayete eriyor ve ikiz bebeklerimiz dünyaya geliyor. Bu bölümde Vision’un yavaş yavaş bir şeyleri sorgulamaya başladığını görüyoruz. Wanda’nın da gerçekten burada neler yaşandığından haberi yokmuş gibi tepkiler vermesi bu gerçekliğin Wanda’nın kendi isteğiyle mi yoksa manipüle edilerek mi oluşturduğu konusunda çelişkide bırakıyor bizi. Wanda ikizlerini doğurmak üzereyken Monica geliyor ve Wanda’nın doğumuna yardım ediyor. Bu arada Wanda’nın güçleriyle kasabayı epey sarstığını görüyoruz. Bölümün sonunda ise ikizlerini kucağına alan Wanda, bu dizide görmeyi çok istediğimiz bir isimden yani kardeşi Pietro’dan bahsediyor. Pietro’dan bahsedince Monica da hatırlıyor gerçekleri ve Ultron’u anıyor. Bunun üzerine Wanda’nın gerçekleri duymaya hiç tahammülü olmadığını görüyoruz, Monica’yı direkt bu gerçekliğin dışına yolluyor. Bu bölümün sonu karanlık Wanda’yı gördüğümüz ürpertici bir sondu. Elizabeth Olsen buradaki oyunculuğuyla alkışları hak ediyor elbette.
- The Brady Bunch, The Partridge Family, The Mary Tyler Moore Show ve The Courtship of Eddie’s Father gibi sitcomlara selam yolluyoruz 3. bölümde.
- Bu bölümdeki sabun reklamının göndermesi artık epey açık. Hem Wanda’nın yarattığı gerçekliğine “tamamen sana ait bir dünyaya kaç” diyerek hem de sabunun da markası olan Hydra’ya gönderme var.
4. bölüm incelemesi
Dördüncü bölümün açılış sahnesinde yine tüylerimiz diken diken oluyor. Kaptan Marvel’ın sesinden Lieutenant Trouble seslenmesiyle birlikte Monica’nın kaybolduğu yerde, yani annesinin yatağının baş ucunda Hulk’ın parmağını şıklatmasıyla yeniden var olmasını izliyoruz. Bu olaylar sırasında yaşanan karmaşa çok iyi anlatılmış burada. Düşünün, 5 yıldır yoksunuz ama siz farkında değilsiniz, sizsiz hayat devam etmiş. Çok korkunç bir durum değil mi? Bu girişle birlikte ekrana kitlemeyi başarıyorlar bizi. Bu bölüm Wanda’nın oluşturduğu gerçekliğin dışında, SWORD ajanlarının arasında mekik dokuduğumuz bir bölüm. Wanda’nın gerçekten var olan bir kasabayı etkisi altına aldığını ve etrafındaki insanların da hafızalarıyla oynadığını öğreniyoruz. Ant-Man’den tanıdığımız Ajan Jimmy Woo sonunda kart numaralarını öğrenmiş ve SWORD’da çalışan yetkili biri olmuş. Ve Thor filminde tanıştığımız, Jane Foster’ın asistanlığını yapan astrofizikçi Darcy Lewis’in de içinde olduğu bir ekip çağırmışlar bu olayı çözebilmek için. Bu eski dostları görmek yine gülümsetiyor hepimizi. Günlerdir çözemedikleri bu enerji alanını Darcy gelir gelmez şıp diye çözüyor ama yine de cevaplanması gereken birçok soru var. Arı kostümlü adam, Monica’nın bu gerçekliğin içine nasıl girip çıktığı gibi konular aydınlanıyor. Wanda’nın ise Monica’yla arasında geçen konuşmadan etkilendiğini görebiliyoruz. Vision’ı en son haliyle yani ölü haliyle görmesi hepimizi ürkütüyor ama Wanda çabucak değiştiriyor bu durumu; henüz gerçeklerle yüzleşmeye hiç niyeti yok. Bu bölümde göndermelerin ve teorilerin çoğunu Jimmy ve Darcy bizim yerimize yaptılar, onları izlemek çok zevkliydi.
5. bölüm incelemesi
İlk dört bölümde her yeni bölümün bir öncekinden daha iyi olduğu konusunda herkes hemfikirken beşinci bölüm de bunu kanıtlıyor. Hem “Hex”in içinde hem de dışında yaşananları eşzamanlı olarak izliyoruz. Wanda ve Vision’un ikizleri Tommy ve Billy’nin de süper güçleri olduğunu ve kendilerini istedikleri yaşa büyütebildiklerini görüyoruz. Wanda’nın güçlerinin ikizlere işlememesi ise ikizlerin sahip olduğu güçlerin ne kadar büyük olduğunun bir göstergesi gibi. Merak ettiğimiz bir başka olay da yani Vision’un nasıl dirildiği de kısmen aydınlatılıyor. Wanda’nın muhtemelen Tony’nin cenazesinden kısa bir süre sonra SWORD’u basıp Vision’ın robotik bedenini kaçırdığı izlenimi veriliyor bize. Agnes’ın da bu bölümde artık rolünü saklamaya hiç gerek duymadığını, iyice aileye dahil olduğunu görüyoruz. Bölümün en güzel ters köşelerinden birini Wanda’nın Hex’den aniden çıkıp SWORD’a gözdağı verdiği harika sahneyle izliyoruz. Wanda’nın Scarlet Witch lakabını almasına az kaldı artık, hissedebiliyoruz bunu. Finaldeki büyük sürprizle yani X-Men evreninin Quicksilver’ının gelmesiyle çoklu evrenler teorisini destekliyorlar ve bizlere ufak bir şok yaşatıyorlar (finalde daha büyük ‘kötü’ bir şoka hazırlanın). Darcy’nin X-Men’in Pietro’sunu görünce “She recast Pietro?” tepkisi Evan Peters’ın canlandırdığı Pietro’nun, Avengers: Ultron Age’de kaybettiğimiz Pietro olmadığını anlatıyor aslında. Biz senin sağ gösterip sol vuruşunu sevdik Marvel…
- 80’lı yıllarda geçen Full House, Family Ties, Growing Pains ve Step by Step’ten ilham alınan bir bölüm.
- Bu bölümde gördüğümüz Lagos markalı kağıt havlu reklamı, Wanda’nın Avengers ekibiyle birlikte gittiği ilk görev yerlerinden birine yani Lagos’a gönderme. Burada Wanda istemeden de olsa güçleriyle bir grup insanın ölümüne sebep oluyordu.
- Wanda, Hex’in dışına çıktığında kendisini ilk tanıdığımız zamanki Sokova aksanı geri geliyor. Halbuki Wanda Avengers’a katıldıktan sonra belki de onlara daha iyi ayak uydurmak için bu aksanı bırakmıştı. Ama artık görüyoruz ki Wanda’nın böyle bir çabası yok. Bir yerlere uymaya çalışmıyor çünkü kendi kurallarıyla yarattığı bir dünyası var artık. Tabi bu aksan konusu Pietro’nun dediği gibi önemsiz bir detay da olabilir.
- Monica’nın neden çok sevdiği Kaptan Marvel’ın adını duyunca yüzünün değiştiğini tahmin edelim bir de. Kaptan Marvel filminde Carol, uzaydaki işlerine geri dönmeden önce Monica’ya “siz daha anlamadan dönmüş olacağım” diyor. Ama Captain Marvel’ın sonunda gördük ki Carol yıllar sonra Fury’nin çağırısıyla dönüyor dünyaya. E bu da epey uzun bir zaman. Monica’nın annesi Maria’nın kanserle savaştığı yani insanların kaybolduğu zamanlarda Kaptan Marvel’ın dünyada olmadığını anlıyoruz. Monica bu sebeple Carol’a kızgın muhtemelen. 6. bölümdeki Hayward-Monica tartışmasında da Hayward bu yarasına basıyor Monica’nın.
6.bölüm incelemesi
Fragmanda gördüğümüzden beri merakla beklediğimiz Halloween bölümüne sonunda kavuşuyoruz. Artık Quicksilver’ın da gelmesiyle Wanda’nın bu yapay ailesi tamamlanmış gibi duruyor. Ama küçük bir problem var; bu Pietro, Wanda’nın birlikte büyüdüğü Pietro değil. Bu konudaki soru işaretleri de, Pietro’yla Wanda’nın çocukluk anılarının farklı olduğunu görmemizle silindi diyebilirim. Vision’ın şüpheleri ise geçtiğimiz bölümün sonunda bıraktığımız yerden devam ediyor. Wanda, Pietro ve çocuklar Halloween için sokaklardayken, Vision kasabanın daha önce gitmediği yerlerini keşfe çıkıyor. Hex’in sınırına yakın yerdeki insanların ne hâlde olduklarını görüyoruz Vision’la birlikte. Gerçek dünya ile Wanda’nın dünyası arasında sıkışmışlar ve ne ölüler ne de yaşıyorlar. Acı içinde oldukları belli. Vision, Agnes’le yaptığı küçük ve ürkütücü konuşmanın ardından artık bu işe bir el atmaya karar veriyor. Ama Vision’ın Hex’den dışarı çıkıp yardım isteme çabası başarısız oluyor. Billy’nin yardımı ve Wanda’nın Hex’in alanını genişletmesiyle kurtuluyor ölümden. Vision kurtuluyor belki ama Darcy’i Hex’in içinde, Ajan Loo ve Monica’yı ise bir bilinmezlikte bıraktık maalesef. Bu bölümün en güzel kısımları ise kesinlikle ikizlerin güçlerini görmemizdi. Tommy’nin dayısı gibi bir hız gücüne, Billy’nin ise annesi gibi mistik güçlere (hatta belki annesinden daha fazla) sahip olduğunu gördük. “Resmen nur topu gibi mutantlarımız oldu” diye düşünmüştüm bu bölümün sonunda.
- Jenerik ve bölüm konsepti Malcolm in the Middle sitcomundan alınmış.
- Bu bölümün reklamının göndermesi öncekilerden biraz daha karmaşıktı: Sadece hayatta kalanlar için bir atıştırmalık olan Yo-Magic. Wanda ve Pietro, Hydra’nın deneyleri için seçtiği yetimlerdendi hatırlarsanız. Ve bu deneylerden sağ çıkan tek kişiler de onlardı. Yani deneyden sağ çıktılar, güçlendiler ve bir atıştırmalığı hak ettiler! Ama reklamdan bir önceki sahnede, bir nevi arafta kaldıklarını gördüğümüz insanlara da epey benziyordu reklamdaki çocuğun durumu. Yani kurtarılmak için bir “sihre” muhtaç, yalnız ve de çaresiz. Güzel göndermeler taşıyordu sonuç olarak.
- Pietro ve Wanda arasında geçen sohbetler yine kafamızı allak bullak etti. Pietro’nun her şeyin farkında olması, buraya geliş amacının Wanda’ya yine acı ve yas duygusunu hissettirmek olduğunu söylemesi tuhaftı. Eğer Pietro’yu Wanda bu evrene getirdiyse, bu ona neden daha fazla acı vermek için olsun ki? Wanda’nın acı içindeyken ne kadar güçlü olduğunu biliyoruz gerçi, ama sırf daha güçlü olabilmek için böyle bir şey yaptığını sanmam. Wanda’yı ve gerçekliğini etkileyen daha güçlü birinin Wanda ve bu yarattığı gerçeklik üzerinde sandığımızdan daha büyük etkileri olduğunu göreceğiz gibi.
Ve son olarak Wanda’nın daha az önce Hex için bunu nasıl yaptığımı bilmiyorum demesi ama hemen sonra konu Vision olunca bilinçli bir şekilde Hex’in alanını genişletmesi de yine ürkütücüydü. Dışarıdaki SWORD ajanlarının Wanda’yı kızdırdıkları için resmen palyaçolara ve tüm SWORD kampının bir sirke dönüştüğünü gördük. Vision’ın ise Hex’in dışına çıkmasına izni olmadığı için mi yoksa Hex’in dışına çıktığında eski, parçalanmış haline geri döndüğü için mi dışarıda yaşayamadığını tam anlayamadık.
7. bölüm incelemesi
En son Wanda’yı, Vision’ı kurtarmak için Hex’in alanını büyütürken bırakmıştık. Wanda adına çok havalı bir sahne olsa da, oluşturduğu bu sahte gerçekliğin içine daha fazla masum insanın girmesine neden oldu. Bu durumun ürkütücülüğünü fark ediyor Wanda bu bölüm ve bunalımlara giriyor. Hem Vision’ın ona yalan söylemesi, hem Pietro’nun gerçek kardeşi olmadığını anlamasıyla Wanda, artık biraz yalnız kalmak istiyor. 4. Duvarı yıkarak bizimle konuştuğunda durumun vehametini daha net görüyoruz. Ve Wanda’nın bu ruh hali Hex’in içinde zaman kaymalarına, bozulmalara sebep oluyor. Vision ise tek parça halinde, kasabanın öbür ucunda Darcy ile hafızasını tazeliyor ve bizimle Wanda’yla olan ilişkileri hakkında tatlı tatlı konuşuyor. Agnes, Wanda’nın bu yalnız ve savunmasız halinden faydalanıyor tabi. Çocuklara göz kulak olmayı teklif ediyor ve onları kendi evine götürüyor. Ve biz ilk defa Agnes’ın evini görebiliyoruz. Evdeki küçük detaylar bize Agnes’in gerçek bir cadı olduğunu hatırlatıyor diyebilirim. Bu arada Hex’in içine tekrar girmeyi kafaya koyan Monica da, çizgi romanda olduğu gibi süper gücüne kavuşuyor bu bölüm. Wanda’nın akıl almaz, güçlü büyüsüyle birkaç etkileşme yetiyor Monica’nın kuantum güçlerine kavuşup “Photon” olmasına. Yine hepimizi yükselten nefis Monica sahneleri izliyoruz bu sıralarda. Gözlerindeki mavi ışıkla ve Wanda’ya kafa tutmasıyla şaşırtıyor hepimizi. Bölümün sonunda da harika, dile dolanan bir jenerik şarkısıyla Agnes’in Agatha Harkness olduğunu resmen öğreniyoruz ve korkunç bodrumuna iniyoruz Wanda’yla birlikte. Duvarlardaki semboller ve masadaki büyülü kitap karşımızdaki cadının hiç de hafife alınmaması gerektiğini gösteriyor. Mid-credit sahnesinde ise bölüm boyunca hiç görmediğimiz Pietro’nun, Monica’nın yanı başında bittiğini görüyoruz. Yine birçok soru işareti bırakarak bitiyor bu bölüm.
- Bu bölümde karakterlerimiz The Office ve Modern Family dizilerinde olduğu gibi 4. duvarı yıkarak bizimle gerçek düşünceleri paylaşıyorlar. Özellikle Agnes sahnelerinin, Kathryn Hahn’ın komediye olan yatkınlığı sebebiyle çok eğlenceli olduğunu söyleyebilirim.
- Pietro’yu bu evrene Wanda’nın getirmediğini tahmin etmiştik ama arkasında çoğumuzun tahmin ettiğinin aksine Mephisto değil Agatha varmış. Agatha’nın gücünü görebilmemiz adına güzel bir detaydı.
- Bu arada bu bölüm Cadılar Bayramı’nın ertesi gününde geçiyor. Yani bize bir tarih veriyor aslında. İzlediklerimizin Avengers: Endgame filminden birkaç hafta sonrasında geçtiğini tahmin ediyorduk, ama o kadar bile olmamış. Şu ana kadar izlediğimiz her şey Tony’nin cenazesinden sonraki bir hafta içinde yaşanmış ve yaşanmaya devam ediyor.
- Reklama gelirsek. Bu bölümde de yine Wanda’nın ruh haline çok uygun olarak bir antidepresan reklamı gördük. Nexus isimli bu antidepresanın adı yine tanıdık. Çizgi romanda çeşitli boyutlara açılan, bir nevi paralel evrenleri bağlayan gizli bir geçit Nexus. Ayrıca Wanda’nın kendisi de bir Nexus varlık. (Nexus varlıklar zamana bile hükmedebilen, olasılıkları değiştiren üstün varlıklardır). Bu defa direkt Wanda’nın psikolojisine bir gönderme içeriyordu reklamımız.
8. bölüm incelemesi
Bu bölüm kesinlikle en anlamlı, en iyi bölümlerden biriydi. Önce Agatha’nın 1693 yılında, Salem’de yaşadığı cadı yargılanmasına sonra da büyülü bodrumunda Wanda’nın orijin hikayesine kısa bir göz atıyoruz. Wanda’nın hiçbir büyü bilmeden, sadece düşünerek Hex’i nasıl yarattığını anlamamış Agatha da bizim gibi. Aslında bu durumu çözmek için Wanda’yı esir almış gibi gözükse de, bir nevi akıl hocalığı da yapıyor Agatha. Wanda’nın ta çocukluğundan başlayan travmalarını, yüreğimizi dağlayan yalnızlığını izlemek kendisini daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bu arada dizinin başından beri göndermeler yaptıkları sitcomların da Wanda’nın en mutsuz anlarında, biraz gerçeklerden uzaklaşmak için izlediği sitcomlar olduklarını öğreniyoruz. Ve Wanda’nın zihin taşıyla olan ilk temasına da şahit oluyoruz. Wanda’nın insanların zihinlerine girebilmek, onlara istediği görüntüleri gösterebilmek gibi yetenekleri vardı hatırlarsanız, hatta tüm Avengers ekibini bu şekilde etkisi altına almıştı. Bu yeteneği aslında zihin taşından geliyor. Ve zihin taşıyla olan ilk temasında gördük ki, taş ona bu şekilde kim olduğunu göstermiş en başta. 2 saniyeliğine de olsa kendisini Scarlet Witch olarak görmüş Wanda. Ama tabi o zamanlar daha bir çocuk, anlamlandıramamış bu görüntüyü. En sonda ise kendisinin SWORD üssünden Westview’e uzanan yolculuğunu izledik. Ve Vision’ın bedenini çaldığını düşündüğümüz teorimiz yalan oldu. Güzel bir ters köşeydi. Meğer Wanda sadece Vision’a veda etmek, ona bir cenaze düzenlemek istemiş. Ve Vision’ın artık Vision olmadığını anlayınca da birlikte gelecek planları yaptıkları, evlerinin temelini attıkları kasabaya gitmiş. Zaten pek de mutlu bir kasaba olmayan Westview’i bir sitcoma dönüştürmüş yaşadığı yoğun acı ve yasın gücüyle. Vision’ı da baştan sona kendisi yaratmış. Tüm bunları bizim gibi nefessiz izleyen Agatha da en sonunda çözüyor durumu. Wanda’nın yaptığı büyünün kaos büyüsü olduğunu ve de ve onun aslında bir efsane olan Scarlet Witch olduğunu söylüyor. Bu arada ikizleri de esir alan Agatha, resmen kışkırtıyor Wanda’yı güçlerini kullanması için. Heyecanın dorukta olduğu bir anda bitiyor bu bölüm. Mid-credit sahnesinde ise en başından beri kendisine kıl olduğumuz Hayward’ın derdini öğreniyoruz. Meğer Vision’ı yeniden canlandırıp bir silah olarak kullanmaya çalışıyormuş başından beri. Wanda’nın gücünün küçük bir kısmını taşıyan füzeden aldığı enerjiyle “Beyaz Vision”a can veriyor sonunda. İşler iyice karışacak demiştik. Vision vs Vision savaşı bile izleyebiliriz son bölüm.
9. bölüm incelemesi
Ve sonunda heyecanla beklediğimiz final bölümüne geliyoruz. En uzun bölüm olan bu bölümün ilk dakikalarından Agatha vs Wanda savaşına hızlı bir giriş yapıyoruz. Agatha gerçekten de Wanda’yı güçlerini kullanması için kışkırtıyormuş. Meğer amacı onun büyüsünden beslenmekmiş. Wanda zor olsa da yüzyıllardır yaşayan bu güçlü cadıyı bir süreliğine savuruyor başta. Ama bu defa da Hayward’ın etkinleştirdiği Beyaz Vision geliyor Wanda’yı yok etmek için. Neyse ki bizim Vision’ımız da gelip olaya el atıyor. Ve biz çok keyifli, şahane görsel efektlerle yaratılmış bir Vision vs Vision savaşını izliyoruz. Wanda’nın kendi elleriyle yarattığı Vision’ın, Beyaz Vision’ın ayarlarıyla oynaması ve onu kendi tarafına çekmeyi başarması çok zekiceydi gerçekten. Ama Beyaz Vision’ı bu hesaplaşmadan sonra göremedik bir daha, “gerçek” Vision anılarını sindirmeye gitti sanırım. Kendisini gelecekte yine göreceğimiz kesin gibi. Bu arada Pietro sandığımız kişinin de Monica’yı beceriksiz bir şekilde saf dışı tutmaya çalıştığını görüyoruz. Monica’yla birlikte, kendisini Pietro olarak tanıtan bu kişinin aslında Agatha’nın kocam diye bahsettiği Ralph olduğunu öğreniyoruz. Gerçekten mi? Evan Peters’ı sırf bu acımasız ters köşe için getirdiklerine inanamadım bir süre. Bu ters köşeniz hiç güldürmedi sevgili Marvel. Neyse, asıl olaya gelelim artık. Wanda’nın Agatha ile olan savaşını yüreğimiz ağzımızda izlerken Wanda’nın sürpriz hamlesine hayran kalıyoruz. Agatha’dan daha az önce öğrendiği büyüyü kendisine karşı kullanması tam da Scarlet Whitch’in şanına yakışır hareketler oluyor gerçekten. Ve Wanda bölümü eşofmanla kapatacak herhalde derken en sonunda kendisini gerçek ve de gözlerimizi alamadığımız bir Scarlet Witch kostümüyle havada süzülürken görüyoruz (yine tüyler diken diken). Böylelikle Scarlet Witch ve Monica resmen yeni kahramanlarımız olarak MCU’da yerlerini alıyorlar. Savaşın sonunda ise Scarlet Witch, kendisine kafa tutmaya cüret eden Agatha Harkness’i Westview’de sıradan biri olarak yaşamaya mahkum ediyor ve Westview’de yarattığı bu Hex’i yok ediyor. Ve maalesef hem mutant olduklarını düşündüğümüz ikizlere hem de Vision’a, Wanda’yla birlikte duygusal bir veda ediyoruz. Vision’a gerçekten veda etmiş olabiliriz ama ikizlerin gittiğine inanmayı bir süre daha Wanda gibi reddeceğiz gibi duruyor…
İlk after-credit sahnesinde Monica’nın, ilk defa Captain Marvel filminde tanıştığımız Skrull ırkından biri ile olan konuşmasını izliyoruz. Buradan muhtemelen Secret Invasion dizisine bağlanacaklar. İkinci after-credit’te ise Wanda’yı yine bir başına, inzivaya çekilmiş halde görüyoruz. Ve Agnes’ten aldığı, sonsuz büyü içerdiği düşünülen, lanetlilerin kitabı Darkhold kitabıyla beraber güçlerini keşfediyor. En sonda ise çocuklarından birinin sesini duymasıyla bitiyor bu after-credit. Yine kocaman bir soru işareti bırakıyorlar bize. İkizlerin yaşayıp yaşamadığını ise büyük ihtimalle Doctor Strange’in ikinci filminde öğreneceğiz.
Ve böylelikle Marvel etkileyici bir yapımla daha kalbimizi çaldı diyebilirim. Özellikle son zamanlarda kadın süper kahramanlara çektikleri solo filmlerle/dizilerle takdir topluyordu zaten MCU. WandaVision’la gördük ki bu işi de nasıl yapmaları gerektiğini çözmüşler. Ve son olarak da dizinin artılarından/eksilerinden bahsedeyim. WandaVision’ın hayal kırıklıkları kesinlikle Pietro ve de ikizlerdi. Bu ekiple X-Men evrenine, mutantlara bağlanacaklar herhalde diye beklerken şu an hepsine zamansız bir veda ettik gibi duruyor. Bir de özellikle Paul Bettany’nin “final bölümünde karşılıklı oynamaktan çok heyecan duyduğum sürpriz bir isim gelecek” açıklamalarından sonra dizinin sonunda bir başka Avengers’ı görmeyi bekliyorduk. Ama ne gelen var, ne giden. Meğer Bettany, Beyaz Vision’dan yani kendisinden bahsetmiş… Gül gül öldük gerçekten Paul… Teorilerin çoğunda da Wanda’ya Avengers ekibinden birinin (Doctor Strange) yardım eli uzatıp bu kaosu durdurması fikri öne çıkıyordu zaten ama Wanda kendi başlattığı karmaşayı kendisini durdurdu. Aslında bakınca bu sonla, dizinin adının da Scarlet Witch’in kudretinin de hakkını verdiler. Scarlet Witch’in durdurulması gereken bir kötü olmadığını sadece kendini kontrol etmesi gereken çok güçlü bir büyücü olduğunu gösterdiler bize. Bu mini diziden kazanımlarımız ise bir adet Photon/Monica, bir adet kafası karışmış Beyaz Vision ve bir adet içinde çözemediği güçlerle inzivaya çekilmiş yalnız bir Scarlet Witch oldu.
Not: Bu yazımın ilk defa yayınlandığı Dadanizm’e sevgiler…