Dizi Film Reçeteleri

eternals

ADI : Eternals
OYUNCULAR : Gemma Chan, Richard Madden, Angelina Jolie, Salma Hayek,Kİt Harington, Kumail Nanjiani, Lia McHugh, Brian Tyree Henry, Lauren Ridloff, Barry Keoghan, Ma Dong-seok
YAPIM YILI : 2021
TÜR : Aksiyon, Bilim Kurgu, Macera, Drama
KİMLER İÇİN : Marvel Sinematik Evreni'nde alıştığımız tarzın dışında, kozmik varlıklara varan bir yolculuğa çıkmak, daha olgun bir hikayeye ve Chloé Zhao ile MCU ortaklığına tanık olmak isteyenlere tavsiye edilir.
PUANIM : 7/10

Göksel Varlıkların MCU'ya Girişi: Eternals Film İncelmesi

Eternals, Jack Kirby tarafından yaratılan ve Marvel dünyasının sessiz sedasız, kendi halindeki sayılı çizgi roman serilerinden biriydi aslında. Sıradan insanların bir süper kahramana dönüştüğü klasik orijin hikayelerinin aksine insanüstü, kozmik varlıkları konu edinince biz fani Marvel hayranlarının ilgisini pek çekememişti. Ta ki Chloé Zhao önderliğinde beyaz perdeye uyarlanacağını duyduğumuz güne kadar. Ve o gün geldi çattı, Eternals izleyicileriyle buluştu. Ama bu defa filmle ilgili beklenmedik bir anlaşmazlık yaşandı; genellikle hemfikir olan MCU seyircisi bu defa ikiye bölündü ve Eternals MCU tarihinin en düşük seyirci skorlarından biriyle açılışını yaptı. Çünkü alışıldık MCU filmlerinden çok daha farklı bir dokusu, tonu, hikayesi ve kahramanları vardı. Ve ben bu farklılığı sevmiş bir Marvel hayranı olarak film hakkındaki fikirlerimi sıralamak için sabırsızlanıyorum, onun için girişi çabucak bitiriyorum ve konuya dalıyorum.

Evet, geçtiğimiz senenin tüm majör ödülleri silip süpüren yönetmenimiz Chloé Zhao’nın da Eternals’ın da MCU evrenine dahil oluşuna tutkulu Marvel hayranları (bkz: ben) biraz çekingen yaklaşıyordu. Çünkü hem bizi kamerasına yansıttığı gerçekliğiyle büyüleyen Zhao’nın hem de bu zamana kadar neredeyse adını bile duymadığınız bu üstün varlıkların Marvel evrenine uyum sağlama konusunda başarılı olup olmayacağından pek emin değildik. Ama bir yandan da bu sonsuz kahramanları merak ediyorduk ve şu ana kadar izlediğimiz 4. Faz yapımlarına bakarak bu fazda işlerin iyice karışacağını tahmin ediyorduk. Eternals’ın hikayesini bu faza nasıl yedirecekleri, Zhao’nın sinematografisinin bu evrene uyup uymayacağı ve Marvel’ın ilk defa bu kadar bol ana karakterli bir orijin filminde işi kotarıp kotaramayacağını ise pek kestiremiyorduk. Aslında tüm bu endişelerimizde de çok haklıydık. Sonuçta önümüzde bir DC örneği vardı; Batman vs Superman’da işi eline yüzüne bulaştırıp tüm ana karakterleri bir bir harcamışlardı. Dolayısıyla da olabildiğince kopuk bir kurgu, eksik kalan hikayeler ve büyük bir kararsızlıktan başka bir şey izleyememiştik bu DC yapımında. Zaten MCU’u DC’ye göre daha başarılı kılan (elbette göreceli bir başarı) en büyük etkenlerden biri hikaye anlatıcılığındaki, orijin yapımlarındaki başarısı oldu diyebiliriz. Marvel dünyasında da elbette birçok “saçmalık” var, sonuçta en fazla 13+ uyarısıyla yayınlanan süper kahraman filmlerinden bahsediyoruz. Ama tüm bu saçmalıkları göz ardı etmemizi sağlayan tutarlı hikayeleri, her filmle beraber büyüyen/gelişen karakterleri ve rolüne cuk oturan oyuncuları da var.  

Neyse, sonuç olarak ben de aklında bu tarz soru işaretleriyle sinema salonuna giren Marvel fanlarından biriydim. Film bittiğinde ise beğendiğim yanlarının hiç de az olmadığını farketmem beni memnun etti. Mesela yarım saat geçtikten sonra herkesin rolüne ne kadar uygun olduğunu gördüm ve zaman benim için su gibi aktı diyebilirim. Özellikle bu filmde kendisine çok yer bulamasa da Kit Haringhton’ın Marvel evrenine dahil olmasından ötürü sevinçliyim (özledik seni Jon Snow). Dane Whitman nam-ı diğer Black Night karakterine hayat veriyor Harington ve (after credit sahnesinde de gördüğümüz gibi) onun da bundan sonraki yapımlarda rolü artacak. Hatta bence orijin filmi de gelecek, gelmeli. Harington’ından başlamışken Ikaris rolündeki Richard Madden’a değineyim hemen. Kendisinin oyunculuğunu vasat buluyorum ama bu kasıntı hallerinin de bir şekilde karaktere uyduğunu düşünüyorum ?!  Yani Madden’a da geçer not verdim bu sebeple, ama tabi daha sevilesi bir oyuncuyla izlemeyi de isterdim bu güçlü karakteri. Onun dışında filmin çoğunluğunda izlediğimiz, Shang-Chi’den sonraki bir diğer Asyalı MCU süper kahramanımız Sersi’ye hayat veren Gemma Chen de yine fena bir iş çıkarmamıştı. Doğuştan bir Tanrıça edasına sahip olan Angelina Jolie ise kendisini canlandırıyordu adeta; savaş Tanrıçası Thena rolü bir insana bu kadar yakışırdı ancak. Salma Hayek de keza aynı şekilde rolüne uygun bir seçim olmuştu, pek anaçtı. Sprite rolündeki Lia McHugh ise belli ki Marvel’ın geleceğini oluşturan kahramanlardan olacak. Kumail Nanjiani, Brian Tyree Henry, Lauren Ridloff, Barry Keoghan ve Ma Dong-seok da diğer ana karakterlerimizdi ve onlar da yine rollerini kolayca benimsemişlerdi. 

Chloé Zhao‘ya gelelim şimdi de. İşte kafamın en karışık olduğu konu burası oldu. Zhao, olabildiğince gerçek işler ortaya koyma gibi bir takıntıya sahip bir yönetmen. Ve bu takıntısı Nomadland gibi şahane bir iş çıkardı ortaya mesela. Ama Marvel evrenine gelince bu takıntısı biraz dezavantaja dönüşmüş gibi geldi bana. Zhao bu film teklifini kabul ettikten sonra mümkün olabildiğince gerçek mekanlar kullanma konusunda Marvel’ı darlamış. Demiş ki “ben çekebildiğim her sahneyi gerçek mekanlarda çekmek istiyorum, yeşil ekran kullanmak istemiyorum.” Marvel cephesi başta diretse de “tamam” demiş Oscar ödüllü yönetmene. Ve izlerken siz de fark edeceksiniz ki, hikaye de buna elverişli bir zemin hazırladığı için Zhao’nun bu çabası meyvesini vermiş gerçekten. Yalnız sıkıntı şu ki bolca CGI sahnesi de var filmde. Bu sahneleri o nefis mekanlara kopyala-yapıştır yapmışlar (yani, siz anladınız demek istediğimi) ve zaten yapay olan bu sahneler aşırı göze batar bir hale gelmiş. Bu nedenle Zhao’nun gerçekliğiyle MCU’nun CGI’si arasındaki tezatlık fazlaca hissediliyordu diyebilirim. Ama onun dışında Zhao’nın tüm dokunuşlarının sahnedeki karşılığını sevdim, ellerine sağlık Chloé’cim. 

Bunlar dışında hikayenin biraz ağır aktığını düşünüyorum ama bu temposuzluğu süre kısmında çok hissetmedim (evet, uzun süresine rağmen). Bu yavaşlık beni daha çok anlatım dilinde rahatsız etti. Esasen çok karmaşık bir hikayesi yokmuş Eternals’ın. Neden o kadar tane tane anlattıklarına anlam veremedim ben, biraz daha akıcı olabilirdi o kısımlar. Film neredeyse başından sonuna kadar “Eternals ekibi dünyanın başına türlü belalar gelirken neredeydi?” sorusuna cevap vermeye çalışıyor çünkü. Yani aslında basit bir cevabı uzattıkça uzatıyor. Sonuçta Marvel evreniyle uzaktan yakından ilgisi olmayanlar da Eternals’ın kim olduklarını, bu zamana kadar neden ortalarda olmadıklarını rahatlıkla anlayabilirlerdi. Flashbacklerle de hikayeyi sık sık desteklemiş zaten Chao, o açıdan gayet basit ve sade bir anlatımı var filmin. Hatta diğer Marvel karakterleriyle en az, DC karakterleriyle en fazla (Batman ve Superman bile anıldı) bağlantısı olan MCU yapımıydı herhalde. Ve son olarak MCU’nın Tanrı kontenjanını dolduran Celestial’larla da bu filmle beraber tanıştık. Onlardan daha çok spoiler kısmında bahsetmek istiyorum, onun için biraz da spoiler kısmında laflayalım.

Buradan sonrası spoiler içeriyor…

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde tüm evreni kontrol eden Göksel varlıklar, Celestial’ler yaşarmış. Bu yüce, güçlü varlıkların görevi evrende nizamı sağlamak, korumak ve bu uçsuz bucaksız sonsuzluğa hayat bahşetmekmiş. Celestial’ler bu son görevleri evrende çeşitli galaksiler yaratarak yerine getiriyorlarmış. Bu galaksilerdeki gezegenlerin merkezine, çekirdeğine ise birer “Celestial tohumu” ekiyorlarmış. Bu tohumlar gezegenlerle beraber büyüyor, oradaki yaşam formlarının enerjilerinden besleniyor ve zamanı geldiğinde her tohum bir Celestial’e dönüşüyormuş. Arishem ismindeki kudretli bir Celestial bir gün Earth-616 ismindeki bir gezegen yaratmış. Bu gezegenin kalbine de Titane isimli bir Celestial tohumu yerleştirmiş. Gel zaman git zaman buradaki yaşam ve dolayısıyla da buradaki canlılar büyümeye, gelişmeye başlamışlar. Yalnız, güçlü olan canlıların yanı sıra güçsüz canlılar da son sürat çoğalmaya devam ediyormuş. Daha sonra Arishem bu duruma müdahale etsinler diye yani güçlüler sağ kalsın, güçsüzler yer yüzünden silinsin kısacası Celestial tohumu daha iyi beslenebilsin diye Deviant ismindeki yırtıcıları yaratmış ve Dünya’ya yollamış. Ancak bu yırtıcılar haddinden fazla hırçınlaşmaya ve önüne gelen tüm yaşam formlarını katletmeye başlamışlar. Yani anlayacağınız Arishem kendi çocuklarının ihanetine uğramış. Ve bunun üzerine Deviant’ları durdurmak için Eternals ismindeki bir başka üstün varlıkları (ya da robotları) bu gezegene göndermiş. Çünkü zaten Eternals’ın tek bir görevleri varmış; gezegenlerdeki zeki yaşam formlarını (örneğin insanlar) Deviant’lardan korumak, onların çoğalmasını ve bir Celestial’ın doğumunu sağlamak.

Eternals, insanlığın başlangıcından itibaren bu görevlerini layıkıyla yerine getirmiş. Ve görevlerini her tamamladıklarında yani her gezegenin yok oluşundan ve Celestial’ın doğumundan sonra hafızaları silinip yeni görev yerlerine gönderiliyorlarmış. Dünya’da yaşayan yaşam formlarının yani insanların zekaları her geçen yüzyıl (Eternals için önemsiz bir zaman dilimi) gelişiyormuş ve böylelikle enerjileri de, güçleri de artıyormuş. Yalnız her dönemde bu gücü kötüye kullanan insanlar oluyormuş, dolayısıyla da ölümler, savaşlar kaçınılmazmış. Eternals ekibinden bazıları bu gidişata dur demek isteseler de göklerden gelen emir netmiş; Deviant’lar müdahil olmadığı sürece bu kayıplara karışmayın, bırakın onlar kendiliğinden gelişsin. Sadece en gelişmiş, en teknolojik Eternal’lerden biri olan Phastos zaman zaman insanlara takip etmeleri için bazı ipuçları bırakıyormuş. Deviant’lardan bir süreliğine kurtulmayı başarmış Eternals ve ekipteki tüm kahramanlar kendi yoluna gitmiş, dünyanın çeşitli yerlerine dağılmışlar. Phastos, bu ipuçlarının en nihayetinde Atom Bombası gibi kötü bir niyetle kullanıldığını görünce neredeyse tüm insanlıktan ümidini yitirmiş. Zihin kontrolü gücü olan Druig ise balta girmemiş Amazon ormanlarında kendine bir kabile kurmuş, dünyadan uzak. Neyse efendim, asırlar geçmiş ve insan popülasyonu Celestial’ın doğuşu için yeterli enerjiyi karşılayacak seviyeye ulaşmış. Ama Deviant sendromlu bir Eternal olan Thanos bu gezegene kendince bir “iyilik” yapmaya kalkışmış. Artan popülasyona müdahale etmek amacıyla, topladığı sonsuzluk taşlarının gücüyle gezegendeki popülasyonun yarısını bir parmak hareketiyle toz duman etmiş. Bu müdahale Dünya’nın merkezinde büyüyen Titane Celestial’inin doğuşunu bir 5 yıl kadar geciktirmiş.

Bu arada tüm bunlardan sadece Eternals ekibinin liderilerinin haberi oluyormuş. Dünya’da görevli olan Eternals ekibinin lideri Ajax da tüm bu sonuçları bile bile görevini asırlarca yerine getirmiş. Ekibin diğer üyeleri Ikaris, Sersi, Thena, Kingo, Sprite, Makkari, Phastos, Druig ve Gilgamesh ise Olimpiya gezegeninden Dünya’daki insanları korumak için geldiklerini sanıyorlarmış. Yani robot olduklarını da, bu insanları bir Celestial’ın doğuşuna kurban edeceklerinden habersizlermiş. Ama Deviant’sız geçen seneler bu ölümsüz varlıkları insanların arasına karışmaya, onlarla yaşamaya mecbur kılmış. Bu süreçte de çoğu Eternal bu kusurlu varlıkları sevmiş, onlara değer vermiş. Ve günün birinde, asıl görevlerini öğrendiklerinde, otoriyete (Arishem’e) karşı gelip bu küçük varlıkların yanında durmuşlar. Bu gezegende yaşayan milyonlarca insanın hayatını kurtarmayı bir Celestiel’a tercih etmişler. Bir araya gelip Titane’ın doğuşuna engel olmuşlar. Ve bu olay Arishem’i kızdırsa da yüce gönüllü Celestiel’ımız bu seferlik Eternals’ın ve insanların hayatını bağışlamış. Ta ki bir sonraki hikayemize kadar…

Evet, sizin için koca filmi özet geçtim ve tüm sorularınızın cevabını da verdim diye tahmin ediyorum. Yani, umarım öyledir. İşte Chloé Zhao “Eternals neden hiçbir olaya müdahale etmiyor?” sorusuna böyle bir hikaye yazmış ve bu hikayesiyle beraber MCU’ya devam filmleri için birçok alternatif sunmuş. Ve bence bu hikaye Eternals için uydurulabilecek en iyi kılıflardan biri. Elbette bu kocaman filmde kaybolan ya da üstünkörü geçilen birçok detay da, karakter de vardı. Ama yine de 10 süper kahramanlı bir orijin hikayesine göre tatmin edici bir orijin filmiydi. Eğer sabırlı olursak Kevin Feige ve ekibinin her bir Eternal’ın da ilerleyen yapımlarda hakkını vereceğini düşünüyorum. Örneğin Angelina Jolie’yi yani Thena’yı o gemide sonsuza dek tutamaz, Druig’in potansiyelini harcayamaz, Ikaris’i öylece güneşe yollayamaz…

Ayrıca MCU yapımlarındaki ilk sevişme sahnesini, ilk açık gay çiftimizi, ilk işitme engelli kahramanımızı da Eternals ile gördük. Ve neredeyse filmin ortasına gelmeden 2 tane Eternals’ı kaybettik, bu da MCU’ya göre fazla “gerçek” hamlelerdi. Sonuçta karakterler açısından da bu ilkler açısından da daha olgun bir Marvel yapımı vardı karşımızda. Eternals’ın olgunluğu hikayeye de yansımıştı ve biz insanların onların yanında ne kadar küçük, güçsüz, önemsiz kaldığımızı sonuna kadar hissettik bu nedenle. Son olarak da ilk after credit’te gördüğümüz Harry Styles sürprizine değinmeden geçemem. Styles, Pip the Troll’ın da anonsundan duyduğumuz gibi Thanos’ın kardeşi, bizim (hemen sahiplendim fark ettiyseniz) Olimpiyalı Eternal’ların kuzeni Eros’a hayat veriyor. O da bir Eternal ama tıpkı Thanos gibi Titanlı bir Eternal. Şimdiden karakterin Styles sayesinde oldukça sevileceğini tahmin edebiliyorum, muhtemelen çoğumuz bu aşk tanrısına tutulacağız… İkinci after credit’te ise Dane Whitman’ın aile yadigarı Ebony Blade kılıcıyla yakınlaşmasını izliyoruz. Bu kılıç doğası gereği şiddete meyilli ve bu meyilini kendisini tutan kişiye de yansıtıyor. Yani Dane bir kahraman olacaksa öncelikle bu kılıca hükmetmeyi öğrenmesi gerekecek. Bu da demek oluyor ki Eternals ve Dane Whitman, bizim küçük dünyamıza daha çok dahil olacak ve  biz de onların maceralarını izlemeye devam edeceğiz. Ve 17 Aralık’ta yayınlanacak bir sonraki Marvel filmi Spiderman: No Way Home incelemesinde görüşmek dileğiyle de artık yazımın sonuna geliyorum.

Fragman