Black wıdow
ADI : Black Widow
OYUNCULAR : Scarlett Johansson, Florence Pugh, David Harbour, Rachel Weisz, Ray Winstone
YAPIM YILI : 2021
TÜR : Aksiyon, Macera, Bilimkurgu
KİMLER İÇİN : Marvel Sinematik Evreni'nde tanıtılan ilk kadın süper kahraman olan Black Widow'ın orijin hikayesine tanık olmak ve aksiyona doymak isteyen süper kahraman severlere tavsiye edilir.
PUANIM : 7.5/10
Scarlett Johansson’ın Marvel’a Vedası: Black Widow Film İncelemesi
Marvel’ın en geç kaldığı işlerden biri olan Black Widow’ın solo filmi sonunda beyazperdeyle buluştu. Avengers ekibinin ilk kadın üyesi ve bir süper ajan olan bu yetenekli kahramana bir solo filmden çok daha fazla şey borçlu aslında Marvel. Peki, Scarlett Johansson’ı büyük ihtimalle son defa Black Widow kostümüyle izlediğimiz bu filmle gönlümüzü alabildiler mi, orası tartışılır. Ama en azından topyekün bir hayal kırıklığı yaşamadık, o özlediğimiz Marvel büyüsünden yine etkilendik ve aksiyona doyduk. Üstelik bu defa anlatılan hikaye herkes için çok daha anlamlıydı.
Bu projenin bu kadar geç gelmesinin en büyük artılarından (belki de tek) biri bence geçen 10 yıl içerisinde, Scarlett Johansson’ın da tıpkı Natasha Romanoff gibi bir değişim yaşamış olması. Iron Man 2’de Tony Stark’ın boks ringine adım atan o genç kadınla Black Widow’da izlediğimiz kahraman arasında dağlar kadar fark var. Hem Marvel’ın karakter temsili açısından hem de Scarlett Johansson’ın ne istediğini bilmesi açısından. Hatırlarsanız Natasha Romanoff, en sorunlu karakter tanıtımlarından birine sahipti. Tony Stark’ın cinsiyetçi muamelesi ve de sözleriyle resmen gözümüzün önünde bu yetenekli kahramanı bir “seks sembolüne” indirgediler. Ve sadece Iron Man 2’de değil, Joss Whedon’ın yönettiği Avengers, Avengers: Age of Ultron gibi filmlerde de kendisi ya fazlaca cinselleştirildi ya da yetenekleri küçümsendi. Neyse ki, artık bir istismarcı olduğu herkes tarafından bilinen Joss Whedon gibi bir yönetmen büyük Marvel filmlerinden elini çekmeye başladı da, işler iyice sarpa sarmadan toparlayabildiler durumu (Black Widow’ın beyazperdedeki gelişiminden bahsettiğim yazımı da buradan okuyabilirsiniz). Ve bu toparlanma süreci özellikle kadın izleyiciler için epey rahatsız edici ve de sancılı geçse de şüphesiz bundan en çok etkilenen isim Scarlett Johansson oldu.
Scarlett Johansson Black Widow’a kadar toplam 8 Marvel filminde ve dolayısıyla da 8 film tanıtımında yer aldı. Bunlardan birkaçına bile baksanız Avengers ekibindeki tek kadın olarak maruz kaldığı saçma sapan sorulara ya da laubali tavırlara çıldırırsınız. Yani, ben çıldırdım. Diğer erkek oyunculara sadece filmle ilgili sorular yöneltilirken Scarlett’e “kostümünün içine iç çamaşırı giyiyor musun?” gibi oldukça art niyetli ya da sadece kostümüyle, dış görünüşüyle, saçıyla ilgili “yüzeysel” sorular seçilmiş hep. Sanki Black Widow’ın var olmasının tek nedeni “seksilik” kontenjanını doldurmak ya da diğer erkek kahramanlara duygusal destek sunmakmış gibi davrandılar uzun yıllar boyunca. Tüm bu yaşananlara dönüp baktığımızda da Scarlett Johansson’ın tüm bu zorbalıkla/ tacizlerle nasıl dirayetli bir şekilde başa çıktığını görebiliyoruz ve bu durum beni çok mutlu ediyor. Çünkü Scarlett’in bu güçlü duruşu yıllar içinde karakterin de kaderini şekillendirdi ve deyim yerindeyse bu solo filmi söke söke aldı Marvel’ın elinden; Scarlett Johansson’ın hem baş yapımcılığını hem de başrolünü üstlendiği Black Widow filminin yönetmenini de Scarlett bizzat kendisi seçti. Girdiği uzun araştırmalar sonucu Cate Shortland’ı gözüne kestiren Johansson, Shortland’la birebir görüşmeler yaparak kendisini bu filme katılması için ikna etmiş. Yani anlayacağınız Scarlett belki de bu karakteri Marvel’dan çok daha fazla önemsedi ve hakkını verebilmek için elinden geleni yaptı.
Scarlett’e hakkını verdikten sonra artık yavaş yavaş filme geçeyim. Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Filmin elbette eksik ya da tartışmalı birçok yanı var ama ben hem bu yukarıda saydığım nedenlerden ötürü hem de Black Widow karakterini bir hayli sevdiğimden ötürü filmden gayet zevk aldım. Daha iyi olabilirdi dediğim noktalar da vardı elbette ama Scarlett Johansson ve ekibine de bu projeye kendilerini bu kadar yürekten adadıkları için haklarını vermeliyiz diye düşünüyorum. Zaten filmin açılışı bile bu hislerle dolu; “bu film heba edilen bir kahramanın anısına yapılmıştır” diye bağırıyor resmen ilk andan itibaren. Natasha ve Yelena’nın sahte evlerinde, “neredeyse” gerçek aileleriyle yaşadıkları son geceyle açılış yapıyor Black Widow. Ve jenerikte gösterilen kimsesiz kız çocukları, psikolojik deneylerden alınan birtakım görüntüler ve tabii ki siyasi birkaç surat bizi izleyeceğimiz büyük drama hazırlıyor diyebilirim.
Elbette filmin tamamı dramatik değil, aksiyona ve de hasret kaldığımız MCU komedisine doyduğumuz anlar da var. Ama Black Widow’ların “eğitildiği” Red Room ile dünyadaki kimsesiz kız çocuklarına yapılan vurgu ve dikkat çektiği acı gerçekler de bu aksiyon sahnelerine ayrı bir anlam yüklemiş kesinlikle. Civil War’ın hemen ertesinde geçen filmimiz sonunda Natasha’nın yıllardır bahsederken gözlerinin dolduğu geçmişi ve de pişmanlıklarını gün yüzüne çıkarıyor. Her ne kadar Avengers’a ailem dese de öğreniyoruz ki Natasha’nın özlemini çektiği ailesi çok daha başka. Biraz toplama bir aile olsa da hatırladığı tek güzel anıları bu insanlarla yaşamış Nat. Bir kız kardeşi varmış mesela ve ilişkileri o şartlar altında bile gayet normalmiş. Tüm bunları öğrendikten sonra Marvel’ın kendisine yaptığı haksızlık daha bir rahatsız etti beni; Nat’e sürekli “arkadaşlarının” arkasını toplama, duygusal açıdan destek olma görevi vermiş olmaları gerçekten çok sinir bozucu. Ve bu arada Iron Man, Captain America ve Thor’a 3 tane solo filmi çeken Marvel’ın bu kadar anlatmaya değer bir hikayeyi göz ardı etmesi de öyle tabii ki. Ara ara Marvel’e laf sokmaya devam edeceğim gördüğünüz gibi, içim soğumadı hâlâ…
1990’lar Ohio’sundan giriş yaptığımız filmimiz bu yürek parçalayıcı girişin ardından tanıdık bir zamana ve de karaktere yöneliyor. Avengers ekibi dağılmış, kimisi birtakım suçlardan aranıyor kimisi de inzivaya çekilmiş ortalığın yatışmasını bekliyor. Kaçak olarak aranan Natasha ise tek başına Norveç’e gitmiş ve tüm bu dinginliğin ortasında kovmaya çalıştığı “hayaletleriyle” mücadele etmeye çalışıyor küçük bir karavanda. Ama kardeşi Yelena ta Budapeşte’den gönderdiği küçük bir kutuyla Norveç’te kendi halinde takılan ablasının başını derde sokmayı başarıyor. Elbette Natasha’nın baş edemeyeceği bir dert değil bu; Taskmaster’ın elinden bir süreliğine de olsa kurtuluyor kendisi. Daha sonra kardeşiyle karşılacağından habersiz bir şekilde Budapeşte’ye giden Nat için yine hareketli günler başlıyor. Yelena ve Natasha’nın ilişkisi gözlerimizin önünde ince ince işleniyor ve Nat’in bu ilişkide de koruyan kollayan tarafı öne çıkıyor. Yelena’ya ablasının “poser”lığına tatlı tatlı laf sokması, oturmamış aksanı ve de nefis dövüş yetenekleri sayesinde çabucak ısınıyoruz. Florence Pugh bu karakter için biçilmiş kaftan; karakterin tüm gerekliliklerini olabilecek en iyi şekilde karşılıyor diyebilirim.
Daha sonra sırasıyla David Harbour’ın şahane bir şekilde canlandırdığı Alexei yani Red Guardian karakteri ve de Rachel Weisz ile hayat bulan Melina’nın da hikayeye daha çok dahil olmasıyla birlikte hem komedi hem de aksiyon tavan yapıyor filmimizde. Marvel’ın en iyi yaptığı işlerden biri kesinlikle oyuncu seçimi, bu konuda Sezar’ın hakkı Sezar’a. Yıllar sonra yeniden bir araya gelen bu “aile”nin ortak bir düşmana yani Dreykov’a ve onun biyoaskeri Taskmaster’a karşı verdikleri savaşı izliyoruz bu kavuşmanın ardından. Bu arada filmle ilgili çoğu eleştiri Taskmasker’ın çizgi romanlara göre oldukça basit ve de sönük kaldığı yönünde. Çizgi romanlardaki Taskmasker’ı bilmememe rağmen bana bile öyle geldi ama yine de Natasha’nın hikayesine güzel bir şekilde işlendiğini düşünüyorum. Görünen o ki Marvel, Thanos’ın ardından kötü karakter konusunda bir süre sıkıntı yaşayacak… Red Room’a nispeten akıllıca bir planla giren toplama ailemiz burayı ve de Dreykov’ı yerle bir etme planlarını harekete geçirmeye başlıyorlar. Ve biz nihayet bunca yıldır heba edilen Black Widow’ımızın potansiyelini sonunda doya doya izleme fırsatı yakalıyoruz.
Sonuç olarak Black Widow filmi benim gözümde Natasha’nın hikayesini anlattığı ve de Yelena gibi bir karakteri Marvel evrenine dahil ettiği için oldukça kıymetli. Yürek burkan after credit sahnesinde de gördüğümüz gibi Yelena’nın bu filmden sonraki durağı Hawkeye dizisi olacak. Ben Yelena’nın yanı sıra Red Guardian’ın da bundan sonra başına gelecekleri çok merak ediyorum. Eski Captain America’nın artık var olmadığını duyunca epey üzülecek kendisi. Filme dönersek de, belki kurgusal açıdan birtakım olmamışlıkları ve de boşlukları olabilir, kabul. Yine de yelek ve ıslık gibi küçük ama etkili detaylarla kalbime dokunan bu film, her şeye rağmen benim için bittikten sonra tekrar izlemek istediğim türden bir film oldu. Scarlett’i Black Widow olarak görmeyi çok özleyeceğim orası kesin, en azından Florence Pugh ile kendisinin anısını onurlandırmaya devam edeceğiz Marvel evreninde.