Dizi Film Reçeteleri

Mother!

ADI : Mother !
OYUNCULAR : Javier Bardem, Jennifer Lawrance, Ed Harris, Michelle Pfeiffer
YAPIM YILI : 2017
TÜR : Dram, Korku, Gizem
KİMLER İÇİN : Sorgulatıcı, çarpıcı, özgün bir film arayanlara, sembolizme meraklı kişilere önerilir.
PUANIM : 8/10

Dini Metafor Cenneti: Mother!

Pi ve Black Swan gibi nadide işlere imza atan başarılı yönetmen Darren Aronofsky, yazdığı Mother! filmini, Javier Bardem, Jennifer Lawrance, Ed Harris, Michelle Pfeiffer gibi isimlerle hayata geçirmiş. Paçalarından metafor akan bu film, 2017 yapımı. Metaforları anlatmak için yanıp tutuşuyorum ama önce izlemeyenler için filmi bir özet geçeyim.

Bir yazar olan Him karakterimiz (ismi yok karakterlerin böyle dümdüzler), eşi Mother’la birlikte hiçliğin ortasındaki kocaman evlerinde sakin sakin yaşıyorlar. Eviyle ve kocasıyla ilgilenmekten bir hayli mutlu olan Mother’ın tadı, eve gelen bir davetsiz misafirle kaçıyor. Kocası ise misafirin gelmesinden oldukça mutlu. Artık evde yalnız olamayan çiftimizin hayatı, evlerine gelen yabancılarla birlikte değişiyor ve içinden çıkılamaz bir hal alıyor. Sonu ise hassas bünyeleri rahatsız edebilecek bazı sahnelerle bitiyor, uyarayım. Filmi izleyenler, gelin. Metaforlarla biraz zihin egzersizi yapalım birlikte.

mother-sahne-1

spoiler, spoiler, spoiler …

Filmin başında ya da sonunda biri size Him’in Tanrı’yı temsil ettiğini söylese aslında diğer metaforları anlayabilirsiniz. Çok da gizlenmemişler yani. Ama yine de birkaç zor, detaylı metaforlar da var, birlikte adım adım öğrenelim kim kimmiş, neymiş?

Filmimiz Tanrı’nın bir kristal yaratmasıyla başlıyor. Bu kristalin sevgiyi temsil ettiğini düşünebiliriz. Çok değerli O’nun için. Kimseyi dokundurtmuyor, sadece kendisine ait olmasını istiyor. Daha sonra ise evin doğan güneşle birlikte canlandığını görüyoruz. Yani evren (ev) oluşuyor. Sonra Mother uyanıyor. Mother’ın doğa ana olduğunu söyleyebiliriz. Meryem Ana olduğunu ya da melekleri temsil ettiğini de söyleyenler var. Keyfinize kalmış (Meryem Ana filmin dini sembollerine daha uygun sanki).

Anne, evi baştan sona kadar kendisi yapmış, sürekli evin eksikliklerini gideriyor, evin kalbini dinliyor. Evle Anne birbirine bağlılar. Jennifer Lawrence bu nedenle film boyunca çıplak ayak olmayı önermiş, güzel fikir… Lawrence’ın bu filmdeki oyunculuğunu ben çok beğendim zaten genel olarak oyunculuğunu ve kendisini severim, beni hep güldürür. Dönelim hikayeye. Anne, Tanrı’nın yeni bir eser (eserleri kutsal kitaplara denk) yazmasını beklerken çalan kapıyla ürperiyor. O anki korkusunu ve şaşkınlığını çok net görebiliyorsunuz. Ve evimize gelen kişi Man yani Adem. Anne hiçbir zaman bu adamı evine almak istemiyor. Tanrı ise bu misafiri çok seviyor (Tanrı misafiri şakası yapasım gelmedi değil). Sever tabi, kendi yarattığı ve diğer yarattığı varlıklardan üstün olduğunu duyurduğu bir varlık insan. Adem’in, Anne’yi pek ciddiye almaması, Tanrı’ya hayran olması gözümüzden kaçmıyor. Adem eve geldikten sonra Anne’miz kendini kötü hissetmeye başlıyor (bu kısımlar çok güzel yansıtılmış, izlerken siz de Anne’yle birlikte panik ve rahatsızlık hissediyorsunuz). Bu panik ataklarda Anne’nin banyoya gidip sarı bir toz içtiğini görüyoruz. Ve bunu film boyunca birkaç sefer daha yapıyor. Bu tozu içince kendini daha iyi hissettiğini, biraz iyileştiğini görüyoruz.

Bu sarı toz hakkında 2 farklı fikir var. Birincisi bu tozun Kava isimli kaygı, uykusuzluk, stres durumlarında kullanılan bitki olduğu yönünde (Anne’mizin doğa ana olduğu fikrine daha uygun). İkincisi ise yönetmen Darren Aronofsky’nin çok beğendiğini söylediği Charlotte Perkins Gilman’ın kısa öyküsü Sarı Duvar Kağıdı’na bir atıf olduğu yönünde. Evlilik, cinsiyet dinamikleri, annelik ve akıl sağlığı gibi temalara değiniyormuş bu öykü. İkisi de olur benim için fark etmez, ikisi de güzel fikirler. Devam.

mother film sahnesi

Adem’in ciddi bir rahatsızlığı olduğunu, sürekli öksürdüğünü görüyoruz (buna rağmen sigara içmekten de vazgeçmiyor). Gidici gibi. Tanrı’nın Adem’e banyoda yardım ettiği sahnede de tam kaburga hizasındaki yarası çarpıyor gözümüze anlık olarak. Daha sonra ise “kaburgasından yaratılan” eşi Woman yani Havva geliyor dünyaya/eve. Adem’in sürekli hasta olmasının sebebi acaba insanın kusurlu olmasını mı anlatmak mı diye düşünüyorum ilk başta, ya da daha yeni dünyaya gelmiş bir varlığın dünyaya alışma sancıları mı? Bu konuda bir fikir bulamadım kendimce böyle yorumladım.

mother film sahnesi

Adem ölmek üzere olan, zavallı bir adam olarak anlatılırken Havva ise bildiğiniz “kötü” olarak karşımıza çıkıyor. Havva’nın gelişiyle Anne’mizin hepten neşesi kaçıyor. Cefakar Anamız “aman ağzımızın tadı kaçmasın” diye evini korumaya çalıştıkça işi daha da zorlaşıyor. Havva gelir gelmez kocası Adem’le olan yılışık tavırlarından Anne rahatsız olurken Tanrı gayet hoşnut. Havva’yı dediğim gibi Adem’e göre daha saygısız, baştan çıkarıcı, söz dinlemeyen olarak göstermişler. Burada acaba kutsal kitaplarda kadının anlatılma şeklini mi yermiş (baştan çıkartıcı, kötü, kontrol altında tutulması gerekilen) yoksa bile isteye mi böyle yapmışlar anlayamadım. Anlayan varsa anlatsın. Neyse, Havva gerçekten sinir bozucu tavırlarıyla bizi ve Anne’mizi çıldırtıyor.

mother film sahnesi

Tanrı ilk başta Havva ve Adem’in evlerinde olmasından çok mutlu. İkisi de O’na hayran çünkü, O’nun sevilme açlığını doyuruyorlar. Ta ki yasak bölgesine girene kadar. Adem’le Havva Tanrı’nın girilmesini yasakladığı odasına yani elma bahçesine girip gözü gibi koruduğu kristalini kırdıkları zaman Tanrı’nın ilk defa kızdığına şahit oluyoruz.

Kristalin kırılmasıyla odayı tamamen kapatıyor Tanrı ve bir süre herkese küs, kendi halinde takılıyor. Anne ise herkesi evden kovmaya çalışırken bu sefer de eve, çiftin oğulları geliyor. Kabil ile Habil. Büyük olan ve küçük olan. Evin nüfusu arttıkça kaos da artıyor. Büyük olan oğlan, ölmek üzere olan babasının vasiyetini öğrenmiş ve çıldırmış, herkese saldırıyor. Kendisinin küçük kardeşi kadar sevilmediğinden emin hatta hiç sevilmediğini düşünüyor. Çıkan tartışma sonucu küçük kardeşine saldırıyor Kabil ve insanlık tarihinin ilk cinayeti işleniyor evimizde. Büyük olan, küçük olan kardeşi öldürüyor. Anne dışında herkes hastaneye gidiyor bir süre (film boyunca Anne evi hiç terk etmiyor). Anne yerdeki kan lekesini temizliyor ama bir sorun var. Ne yaparsa yapsın leke çıkmıyor. Çünkü o “Mark of Cain” (Kabil’in İşareti). Filmin sonuna kadar ev, bu lekeyi taşıyor. İnsanların doğaya verdiği kalıcı zararı, tahribatı anlatan güzel bir temsil. Ya da böyle bir suçun affının olmayacağını anlatıyor da olabilir yine bilemedim.

Küçük oğlan Habil sizlere ömür. Habil’in cenazesi için Tanrı herkesi evlerine kabul ediyor. Eve gelen misafirler yani çoğalan insan ırkı evin her tarafını ele geçiriyorlar. Herkes mi laubali herkes mi yılışık olur Tanrı’m? Çoğunluk ev sahibinin etrafında toplanmış onu hayran hayran dinlerken bazı kişilerin Anne’ye karşı kaba ve saygısız tavırları batıyor göze. Film boyunca bu tavır hep var. Anne’yi kimse ciddiye almıyor, sanki o evin bir eşyası gibi. Bu saygısız kalabalık evde kendilerince değişiklik yapıyor, her yeri dağıtıyor hatta muftak lavabosunu kırıyorlar. Lavabo kırılınca su borusu patlıyor, her yer su. Anne’nin sabrını taşıran bu olay sonucunda artık evdeki misafirlere bir ceza geliyor. Bilin bakalım bu neyi temsil ediyor? Söyleyeyim, siz yorulmayın: Nuh Tufanı. Bu büyük tufandan sonra dünyada Nuh’un gemisindekilerden başka yaşayan kalmadığını biliyorsunuz. İşte evimizde de bu olaydan sonra herkesi kovuyor Anne’miz. Sadece Tanrı ve Anne kalıyor. Aralarında geçen ateşli bir tartışmanın ardından ise hayat yeniden başlıyor. Her şeye yeniden başlıyorlar.

Anne’miz hamile, karnında Jesus’ı yani Hz. İsa’yı taşıyor. Bebeğin doğumuna yakın yeni eserini bitiren (İncil) Tanrı, heyecanla eserini yayma peşinde. Bu yeni şiir kitabına bayılıyor tabi Anne. Kendisinin beğenmesinin yeterli olduğunu düşünen Anne’ye yeni bir şok daha geliyor. Yayın eviyle konuşan Tanrı (burada konuştuğu kişiyi haberci melek Cebrail gibi düşünebiliriz), herkesin yeni kitabını beğendiğini söylemesine kalmadan eve hayranları akın akın gelmeye başlıyorlar.

mother film sahnesi

Tanrı’nın hayranları eve doluyor. Tanrı, hayranlarının ilgisinden mest olmuş bir şekilde geziniyor evde. Burada yine önemli bir sahne var. Tanrı, hayranlarının alınlarına mürekkeple bir işaret koyuyor. Bu da öylesine olan bir şey değilmiş tabi bir anlamı varmış. Şöyle ki Hz. İsa tebliğine başlamadan önce çölde 40 gün çile çekmiş, bu çileyi onunla paylaşmak isteyen Hristiyanlar da 40 günlük bir arınma dönemi yaşıyorlarmış. Paskalya’ya kadar süren bu Büyük Perhiz’in (Lent) ilk gününe ise Ash Wednesday (Kül Çarşambası) diyorlarmış. Çünkü alınlarına külden haç şeklinde işaret yaparak geziyorlarmış o gün. Bu kadar detay bana fazla geldi, bana Kabil ve Habil bile yeterdi. Resmen bize Hristiyanlık tarihini anlatmış ince ince.

Artık evdeki insanlar iyice ipin ucunu kaçıyorlar. Her yere zarar vermeye ve yağmalamaya başlıyorlar. Karnı burnunda Anne’miz önce müdahale etmeye çalışsa da baş edemiyor bu canilerle. Sonra ortalık birden savaş alanına dönüyor. İşte insanların çıkardığı savaşlar, ırkçılık, cinayetler, daha neler neler. Hepsine 5 dakika içinde şahit oluyoruz. Anne’miz arada hırpalanmaktan bitap düşmüş bir vaziyette ve doğurmak üzere. Tanrı bebeğin doğması için kilit vurduğu cennetinin kapılarını açıyor tekrar (Mesih’in doğumunun mucize olduğuna bir gönderme). Bu odada doğum yapan Anne’miz bebeğini kocasından korumaya çalışıyor. Anlık bir uykuya dalma sonucunda Tanrı oğlunu aldığı gibi dışarı çıkıyor. Dışarda sessizce, sinsi gibi bekleyen kalabalığa bebeğini veriyor. Buradan sonrası çok rahatsız edici gerçekten. İsa’nın çarmıha gerilmesini anlatmışlar ama mide falan kalmıyor izlerken. Bu sahneler uzun süre iz bırakır izleyenlerde. İnsan ırkının ne kadar canileşebileceğini, ne kadar kötü olabileceğini görüyoruz. Hemen ardından da çocuğu kaybetmiş bir Anne’nin hiddetine şahit oluyoruz. Tanrı’nın ise hâlâ merhamet duygusunu taşıdığını, affedici olduğunu hatırlatılıyor biz fanilere.

mother film sahnesi

Tek doğan oğlunun katledilmesinin ardından evin altındaki petrol dolu (petrolün de topraktan çıktığını hatırlayınız) depoyu patlatan Anne her şeyi havaya uçuruyor ve bir tek Tanrı sağ kalıyor. Yani kıyamet kopuyor. Bu petrol metaforunun Vahiy Kitabı’ndaki Yedinci Kase’yi (ya da mührü) temsil ettiği düşünülüyor. Bu kaselerin her biri ayrı bir yıkımı anlatıyormuş. Yedinci kase ise her şeyin bittiğini, yok olduğunu. Yanan Anne’mizden/doğadan kalbini (sevgisini) alan Tanrı’mız evreni baştan yaratıyor ve filmimiz burada bitiyor.

Son olarak şunu da ekleyeyim. Filmimizin bir bölümünde Anne bodrumda zıplayan bir kurbağa görüyor. Kurbağalar, On Veba’dan birini temsil edermiş. On Bela veya Mısır Belaları, Tevrat’ta Çıkış kitabının 7 ila 12. konuları altında anlatılan, köle olan İsrailoğullarının serbest bırakılması için Yehova tarafından Mısır firavununa gönderilen belalar dizisidir. Vebalar Mısırlıların yenilgisinin habercisi olduğundan, kurbağanın filmin ilerleyen bölümlerinde olacak tüm korkunç olayların bir habercisi olması mümkün.

mother film sahnesi

Bitti, bu sefer bitti. Yani umarım atladığım bir yer yoktur. Biraz yoran bir yazı olmuş olabilir, affedin. Elçiye zeval olmaz efenim. Ben filmi izledikten sonra bu metaforları araştırdığımda şaşırmıştım, siz de şaşırın istedim. Vay be film öyle alelade değilmiş, bir derdi varmış diye okumuştum bulabildiğim her şeyi. Hepsini bir yerde toplamaya çalıştım kendimce.

Spoiler bitti.

Mother! filminin bir kesim tarafından abartı bulunmasına bir kesim tarafından ise çok beğenilmesine neden olan işte bu anlattığım metaforlar. Hadi tüm bu sembolleri boş verin, normal (pek değil kabul) bir çiftin başına gelen olaylar olarak izleyin, o da olumlu.

Ben kendilerini gördüm, beğendim. Bence izlenilmesi gereken bir film (çerezlik bir şey olsun çok yormasın diyorsanız da bu film, o film değil söyleyeyim). Biraz sabırlı ve meraklı bir izleyicisiyseniz filmden zevk alacağınızı, ilerde benim gibi tekrar izlemek isteyeceğinizi düşünüyorum ve müsaadenizle yazımı burada bitiriyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim.

“Tek yapmaya çalıştığım şey bu eve hayat getirmek, yeni insanlara, yeni fikirlere kapı açmak.”

Him, Mother!

mother film sahnesi

Fragman