Dizi Film Reçeteleri

THIS IS US

ADI : This Is Us
OYUNCULAR : Milo Ventimiglia, Mandy Moore, Justin Hartley, Chrissy Metz, Sterling K. Brown, Susan Kelechi Watson, Chris Sullivan
YAPIM YILI : 2016 -
TÜR : Dram, Romantik, Komedi
KİMLER İÇİN : Yormayan ve sevimli bir aile hikayesi izlemek isteyen, hem ağlatıp hem gülümseten bir dizi arayışında olanlara şiddetle tavsiye ederim.
PUANIM : 8.5/10

Samimiyetiyle Sarıp Sarmalar: This Is Us

2016 yılında hayatımıza giren, şirin ama dramatik bir aile hikayesi This Is Us. Dan Fogelman’ın kaleminden çıkan bu dizinin Türkiye uyarlaması da yapılmaya çalışıldı bir ara, pek tutmadı çünkü aslına sadece ‘benziyordu’. Orijinali dururken taklitlerinden sakının derim ben.

This Is Us temelde bir aile hikayesi dedim başta. Pearson ailesini, anne-babanın tanışmasından şu anki hallerine kadar anlatıyor bize. Flashbacklerle bir uzak geçmişteyiz, bir yakın geçmişte. Bazen de gelecekte. Jack ve Rebecca çiftiyle üçüz bebeklerini beklerlerken tanışıyoruz. Bebeklerinin doğumlarından başlayan hikayemiz onların yetişkinliklerine kadar uzanıyor. Hani herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği bir dizi derler ya, işte bu tabiri gerçek anlamıyla karşılayabilen ender yapımlardan biri This Is Us. Duygusal bünyelere, aile konusunda aşırı hassas olabilen kişilere her bölümde ağlayacaklarının garantisini verebilirim onun için. Hele bir de karakterlere alışınca, onları sevmeye başlayınca bir bakışmada bile gözleriniz dolabiliyor benden söylemesi.

This Is Us’ın 5. sezonu 2020’de yayınlanmaya başladı, 6. Sezon onayını çoktan aldı. Kadrosunda Milo Ventimiglia, Mandy Moore, Sterling K. Brown, Chrissy Metz, Justin Hartley, Susan Kelechi Watson, Chris Sullivan gibi isimler var. Çoğu da büyük çıkışını This Is Us’la yaptı. Daha sayamadığım bir sürü konuk oyuncu da var, her zsezon kadroya yeni birileri ekleniyor, bazıları çıkıyor. Dizi bir ödül aldığında tüm kadronun sahneye çıkması 5 dk falan sürüyor. Salondakiler alkışlamaktan yoruluyorlar, suratlarında “alın artık şu ödülü” bakışı oluyor…

Dizi hakkında spoiler olmayan birkaç not paylaşayım sizinle, izlemek isteyenler de gaza gelir izler belki.

  • This Is Us’ın insanlara bu kadar samimi gelmesinin nedenini anlatayım öncelikle. Dizinin yazar odasında 4 beyaz kadın, 3 beyaz erkek, 2 siyahi kadın ve 1 siyahi erkek var. Bu 10 kişi dizinin yazarları Isaac Aptaker ve Dan Fogelman’la kendi gündelik hayatlarını paylaşıyorlar. Isaac Aptaker, “Yaptığımız şey, insanların yaygın olduğunu fark etmediği hikayelerini anlatmaktan başka bir şey değil” diyor bu sebeple. Paramount’un stüdyolarından birinde her gün toplanıp bir nevi grup terapisi yapıyormuş bu insanlar. Kendi geçmişleri, hayatları, korkuları, hastalıkları ile ilgili konuşmaya teşvik ediliyorlarmış. Bu nedenle kendilerini çok daha rahat ve mutlu hissediyorlarmış (grup terapisi denmesinin sebebi bu). Ve tabii ki kendi hikayelerinden esinlenilen yerlerde söz hakları oluyormuş, senaryoya dahil olabiliyorlarmış.

  • Sterling K. Brown ve Milo Ventimiglia, 2018’de Emmy’nin drama dalındaki en iyi erkek oyuncu ödülünde yarıştılar. Ama ödülü The Amerikans’tan Matthew Rhye’e kaptırdılar. Brown bu kategorinin 2017 kazananı ama Ventimiglia 3 adaylıktan da eli boş döndü.

  • Sterling K. Brown’un Emmy’nin yanında 2018’de kazandığı Altın Küre ödülü de var. 75 Yıllık Altın Küre tarihinde bu ödülü kazanan ilk Afrikalı Amerikan aktör oldu kendisi. E ama yani 75 yıl da biraz abartı değil mi? Bu köklü ödüllerde yıllardır yapılan ırkçılık ve ayrımcılık yavaş yavaş tarihe karışıyor gibi, darısı tüm dünyanın başına.

THIS IS US dizi sahneleri
Sterling K. Brown, Golden Globe, 2018
  • 2020 yılında This Is Us ile People’s Choice Award’ın yılın drama starı kategorisinin kazananı Mandy Moore, Tangled’da birlikte çalıştığı yazar Dan Fogelman’ın önerisi ile girdiği seçmeleri kazanmış.

  • Rebecca ve Randall birbirlerine “I love you very much”, “ I love you more”, “ I love you most” diyorlar. Bu yukarda bahsettiğim Tangled’da geçen bir replik. Dan Fogelman’ın bu animasyona yaptığı bir gönderme.

  • Kate karakterini yazarken, dizinin yaratıcısı Dan Fogelman kendi kız kardeşi Deborah’tan esinlenmiş.

  • Kate rolü için seçmelere gittiğinde Chrissy Metz’in banka hesabında sadece 81 sent varmış. Kate karakterini okuduğunda Kate’den çok etkilendiğini çünkü benzer korkuları taşıdığını söylemiş Dan’e. “Her zaman altımdaki bir sandalyenin kırılmasından korkacağım veya insanların gerçekten hamile olup olmadığımı anlayıp anlamayacaklarından.” Kate’in bu sözlerini okuduğunda gözyaşlarına boğulmuş Chrissy.

  • Kate’in evinin dış çekimlerinde Modern Family’deki Cam ve Mitchell’ın evleri kullanılmış. İki diziyi de çok seviyorum fark etmemiştim harika bir gözlemciyim…

THIS IS US dizi sahneleri
  • Madison’u oynayan Caitlin Thompson ise dizinin yazarı Dan Fogelman’ın eşiymiş.

  • İzleyenler ikinci sezonda Sylvester Stallone’ın bir bölüme konuk olduğunu hatırlarlar belki. Bu bölümde Kate, Stallone’a Jack’in onun oynadığı Rocky filmlerinin hayranı olduğunu söylüyor. Jack’e hayat veren Milo Ventimiglia’nın gerçekte 2006’daki Rocky Balboa filminde Rocky’nin oğlunu oynadığını öğrenince bu sahne daha bir anlam kazandı.

  • Jack karakterinin arşa çıkmasında Milo Ventimiglia’nın emeği büyük malum. Dan Fogelman, Jack’i yazarken Milo kadar yakışıklı birinin oynayacağını tahmin etmiyormuş, aklında daha sıradan bir aile babası tipi varmış. Milo rolü alınca Jack’in bazı sahnelerini Milo için yeniden yazmış.

Biraz da karakterlerden bahsedelim spoiler kısmında.

-Spoiler Geliyor-

This Is Us’ı yayınlanmaya başladığından beri hafta hafta takip ediyorum. Her hafta Pearsonlarla dolu o 40 dakikayı nasıl iple çektiğimi bir ben bilirim. Hele ilk 3 sezon gerçekten nefisti. İlk sezon bir tanışma sezonu doğal olarak. Dizideki karakterlerin çoğu sevilesi ve sempatikler. Kate’in başlarda ergence tavırları ve Kevin’in da bencillikleri itici gelse de şu an gelinen noktada ikisi de epey yol kat ettiler. Randall ise zirvede başlayıp gidişatla birlikte biraz gözden düşmeye başladı. Jack ve Rebecca her zaman favori çiftim oldular ve de olacaklar sanırım. İkinci ve üçüncü sezonlarda özellikle The Big Three’nin geçmişlerine, Bec ve Jack’in ilişkilerine odaklanıyoruz. Dördüncü ve beşinci sezonda artık yavaş yavaş sonraki kuşakları da görmeye başlıyoruz. Ara ara gelecekten gösterdikleri minik sahnelerle yüreğimize indiriyorlar, olsun. Bu yazıyı yazarken IMBd’de 8 bölüm olacağı görülen (çok az geldi bana) 5. Sezonun ilk 4 bölümü yayınlandı. 5. Sezonda da yine bizimle birlikte yaşayan karakterlerin Covid-19 salgınıyla (maskeleri pek doğru kullanmıyorlar onu hiç yakıştıramadım kendilerine), Black Lives Matter gibi toplumsal hareketlerle iç içe olduklarını görüyoruz. O nedenle bu sezonun havası biraz daha bulutlu geldi bana.

Jack Pearson: Öyle bir babayla büyüyüp nasıl böyle bir insan olabildin koca yürekli Jack’im. Dibi düşmek tabirini hiç sevmem aslında ama benim sanırım ilk defa bir karaktere bu kadar dibim düştü. İlgisizlik, şiddet ve aşağılama dolu bir evde sahip olduğu, büyüttüğü sevgisini önce kardeşi ve annesine daha sonra ise Rebecca ile kurdukları yuvasına öyle güzel vermiş ki. Tabii ki bu sevgi karşılık bulmuş. Ayrıca her zaman kendi doğrularını yaşamaya çalışan biri Jack. Dürüst ve samimi. Kardeşiyle birlikte askerlikte yaşadığı travmatik olaydan oldukça etkileniyor, ara ara başına bela olan alkol sorunun temeli de bu oluyor zaten. Rebecca ile başlarda gerçek olamayacak kadar iyi bir ilişkileri var gibi görünse de zaman zaman ikisinin de hatalarını görüyor ve kendimize daha yakın hissediyoruz. Jack’in çocuklarına ve ailesine bu kadar düşkün bir aile babası olmasında Rebecca’nın payı da büyük tabi. Birbirlerinin iyi yönlerini ortaya çıkaran çiftlere, sağlıklı bir ilişkiye çok güzel bir örnek oluyor bu ikili. Jack hakkında yazarken sık sık Rebecca’dan bahsetmemin sebebi de bu. İkisini ayrı düşünemeyecek kadar çok alıştık onlara. Üçüzlerinin doğumlarına giderken gözlerinden fışkıran mutluluğu, endişesi, heyecanı ile nasıl bir baba olacağıyla ilgili bize ipucu veriyor Jack. Bu sahneden sonra, aramızdan ani ve beklenmedik bir şekilde ayrılışına (yüreğimizi dağlayan) kadar ki sürede zaten babalık yanına odaklanıyoruz daha çok. Her çocuğuna ayrı ayrı gösteriyor onları ne kadar çok sevdiğini. Özellikle Jack-Kate ilişkisini izlemekten büyük bir zevk aldığımı söylemeliyim. Oğulları ile olan iletişiminde ise yer yer sert bir baba olsa da onlara da nasıl bir eş, baba, insan olmaları gerektiğini çok iyi aşıladığını görebiliyoruz. Çocuklarının hayatından ergenliklerine denk gelen bir zamanda çıkmış olsa da o zamana kadar elinden geleni haydi haydi yapan biri. Jack’in ölümünden sonra çocukların ve Rebecca’nın onun yokluğu sebebiyle uzunca bir süre yalpaladıklarını görüyoruz. Bu da Jack’in ailedeki yerini çok güzel gösteriyor. Rebecca’nın çarşaf geçirme sahnesinde boğazımız düğüm düğüm olmuştu hatırlarsanız. Keşke seni Miguel yerine Rebecca’nın yanında görseydik be Jack. Gönlüm hep seni arıyor…

  • Milo gerçekten de oyuncu kadrosunun babası gibiymiş. Oyuncularla grup sohbetleri düzenliyormuş ve The Big Three şapkaları yaptırmış. The Big Three’nin çocuk oyuncularıyla oyunlar falan oynuyormuş sette. Çarpık gülüşlüm kendini biraz fazla kaptırmış rolüne. Bu arada Milo’nun oynadığı bir film olan The Art of Racing in the Rain filmini de izlemenizi tavsiye ederim, yazısı burada.

  • Dizide önemli konuşmaların ve tatlı aile yolculuklarının yaşandığı 1967 model Chevelle aracı, Milo Ventimiglia’ya aitmiş. Hani Jack’in alabilmek için araba satıcısına uzun bir konuşma yaptığı araba. Dizi için arabayı prodüksiyona ödünç vermiş Milo. Yapımcılar aslında Pearson’ların arabasının bir Camaro olmasını düşünmüşler ama Milo ısrar etmiş Chevelle olsun diye. Milo gerçekten bir Jack Pearson olabilir.

  • Dizinin yapımcıları Jack’in kalp krizinin duyulmaması için baya uğraşmışlar. Çekimler karışık (olayların kronolojik sırasından bahsediyorum) çekilmiş. Oyuncu kadrosuna ve ekibe spoiler vermemeleri için sözleşme imzalatmışlar.

THIS IS US dizi sahneleri
THIS IS US dizi sahneleri

Rebecca Pearson: Jack’e göre maddi olarak daha rahat bir ailede büyüyen Rebecca da daha çok annesinden yana dertli. Her ne kadar babasının prensesi olsa da baskıcı ve zor beğenen annesinin, hayatında daha etkili bir rolü var. Bu nedenle annesine benzemekten çok korkan Rebecca elinden geldiğince buna engel olmaya çalışıyor ve başarıyor da. Güzel sesiyle nedense bir türlü istediği yere gelemeyen Rebecca tüm enerjisini ailesine veriyor. Alışık olduğu maddi rahatlığa Jack ile kurdukları hayatlarında bir türlü kavuşamasalar da bunu dert etmiyor. Jack’i anlatırken Rebecca’nın onu nasıl iyi yönden değiştirdiğini söylediysem Jack’in de Rebecca’yı aynı şekilde etkilediğini söyleyebilirim rahatlıkla. İlişkilerinde bazen tatsızlıklar yaşansa da birbirlerini her daim destekleyen, anlayan, yargılamayan çiftimizi burada da övmeden geçemem. Jack’in gidişinden sonra ona Jack’i hatırlatan, yıllar içinde biraz da olsa Jack’e benzeyen Miguel olmasaydı, kimseyle birlikte olmayacağını düşünüyorum Rebecca’nın. Çocuklarıyla olan iletişiminin de Jack’ten aşağı kalır yanı yok. Kendisinin de itiraf ettiği üzere Randall’ı bazen kayırsa da bu, oldukça iyi bir ebeveyn olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ben Randall’a olan düşkünlüğünün sebebinin Randall’ın ‘daha kolay bir çocuk’ olmasının yanı sıra William (Randall’ın biyolojik babası) ile olan tanışıklarına dayandığını düşünüyorum. Jack’in William’dan çok sonra haberi oluyordu hatırlarsanız. Ama Rebecca William ile tanışmış, onunla arkadaş olmuştu. Belki de başka birinin çocuğunu büyüttüğü gerçeğinden Jack’ten daha çok etkilenerek, kendisini Randall için daha fazla sorumlu hissetmiştir bu nedenle onun üzerine daha çok titremiştir. Yine Kate’in kilo sorunları ve Kevin’in hırçın ergenliğiyle tek başına, bir şekilde baş edebildiğini görüyoruz. Kate ile aralarında geçen ufak tartışmalarının benzerlerini her genç kız annesiyle yaşamıştır herhalde. Kevin’ın sürpriz evliliğine verdiği tepkiyi hatırlayın mesela, nasıl sakin karşılamıştı. Onun yerinde olsak çoğumuz düşüp bayılırdı. Yaşlılığında ise, Jack gibi bir insanla uzun yıllar evli kalıp, 3 çocuklu mutlu bir evliliğe sahip birinin başına gelebilecek en zalim hastalıklardan biri geldi; Alzheimer. Geçmişini, Jack’i unutma ihtimali beni bile kahretti, kendisini düşünemiyorum. Gelecek kesitlerin birinde Kevin’ın evinde, artık hastalığının çok ilerlediği bir halini görmüştük. Bakalım o aşamaya nasıl gelecek, boynu bükük bir şekilde bekliyoruz.

  • Mandy Moore, Randall, Kate ve Kevin’ın annesini oynamasına rağmen ana kadrodaki en genç oyuncuymuş.

  • Rebecca bir şarkıcı dizide. Mandy de aslında bir şarkıcı. İlk albümünü 15 yaşında çıkarmış hatta. Daha sonra oyunculuğa geçmiş.

  • Yukarda Jack’in ölümünün gizlenmeye çalıştığından bahsetmiştim ya bu olaya bir kod adı bile vermişler: Mermer. Mandy Moore bu olayı bildiğini, 1.5 yıl boyunca kimseye söylemediğini anlatmış bir röportajda. “Mermer” olsa çatlardı valla (şakalar komiklikler).

  • Rebecca’nın Jack’in ölüm haberini alıp hepimizle birlikte yıkıldığı sahneyi hatırlarsınız. Rebecca haberi alıp Jack’in bulunduğu odaya koşuyor. Mandy bu sahneden önce Milo Ventimiglia’nın çekimlerinin o günlük bittiğini, odada olmayacağını sanıyormuş. İçeride Milo’nun yattığını görmeyi beklemiyormuş. Mandy’nin içerde Milo’yu görmesi sahnenin etkisini, Rebecca’nın tepkisini arttırmış. Mandy de çok iyi oynamıştı o sahnede.

  • Rebecca’yla dizide 35 yaşındayken tanışıyoruz. Yaşlı hali ise 66 yaşındaymış. Mandy’e yapılan bu yaşlandırma makyajını ve saçını yapmak nerdeyse 4 saat sürüyormuş. En başarılı yaşlandırma makyajı Mandy’nin bence. En kötü de Miguel’in. Nolur Miguel’i yaşlandırmayın ya, o makyajla ciddiye alamıyorum adamı. Siz normal oynatın biz onu yaşlı gibi hayal edelim, daha verimli olur valla.

THIS IS US dizi sahneleri

Kate Pearson: Kate’in aslında gayet mutlu bir çocuk olduğunu görüyoruz. Kilo problemleri ortaya çıktıkça yavaş yavaş içine kapanan, özgüveni kırılan ve mutsuzluğa sürüklenen biri oluyor. Yetişkin halindeki anlam veremediğimiz öfkesinin, kırgınlığının nedenini öğrendiğimizde ise taşlar yerine oturuyor. Babasının ölümünden kendisini sorumlu tutuyor Kate uzun yıllar boyunca. Jack’e resmen aşık olduğunu görüyoruz her flaschback sahnesinde. Yaşadıklarının ona ne kadar ağır geldiğini sadece tahmin edebilirim. Ayrıca ergenliğinde yaşadığı toksik bir ilişkisinin de bunların üzerine tuz biber olduğunu öğrendik geçen sezon. Başlarda çok sevemediğim Kate’i şu an seviyorum ve anlıyorum. Toby’nin Jack’in bir başka versiyonunun olması ise Kate’in yıllar süren bahtsızlığının bir mükafatı. Toby’nin Pearson’larla dalga geçişlerini, tatlı tatlı laf sokuşlarını ve de Kate’e olan bağlılığını seviyorum. Ama her an Kate’e bir yanlış yapacak diye diken üstündeyim son bölümlerde, umarım beni yanıltır. Kate’in anne olma macerası da yine oldukça tatlı ve gerçekçi bir şekilde anlatılıyor. Yüksek oranda görme engelli bir çocuğa sahip olan bir ebeveynin endişesi, çocuğuna olabilecek en rahat ortamı oluşturmaya çalışması gerçekten takdire şayan. Bebek Jack ile olan sahneleri çok tatlı, içten. Toby ile birlikte edinecekleri yeni evlatlarını da heyecanla bekliyorum. Gelecek sahnelerinden birinde Kate ve Toby ayrılmış gibilerdi, Toby’nin parmağında yüzük yanında da Kate yoktu. Bakalım neler olacak bu ikili arasında.

  • Kate dizide şarkı söylüyor biliyorsunuz. Chrissy Metz kendi sesini kullanıyor bu sahnelerde, duyduğumuz üzere gayet başarılı. Aynı annesi maşallah.

  • Chrissy Metz dizide oynamaya başlamadan önce bir oyunculuk ajansında çalışıyormuş. Tesadüfe bakın ki genç Kate’e hayat veren Hannah Zeile de bu ajansa kayıtlıymış. Chrissy, Hannah’ı temsil ediyormuş ajansta. Hannah’ı tanıdığından beri ona hayran olduğunu ama bu kadar güzel şarkı söyleyebildiğini bilmediğini söylüyor. Yapımcılar da Hannah’la tanışır tanışmaz onun Kate için mükemmel bir tercih olduğunu düşünmüşler.

THIS IS US dizi sahneleri
Mackenzie Hancsicsak, Hannah Zeile, Chrissy Metz

Kevin Pearson: Sahip olduğu kibir sebebiyle biz de başta Jack ve Rebecca gibi onun her zaman “iyi” olduğunu farz ettik. Çocukken bile sorunlarını gündeme getirmekten hiç hoşlanmıyor Kevin. Yakışıklı, popüler, yakışıklı, yetenekli (yakışıklı demiş miydim?) olması ile bu sorunlarını hep maskelese de onun da aşamadığı bazı şeyler olduğunu, yaralı olduğunu anlıyoruz zamanla. Her ne kadar bencil olsa da yeri geldiğinde çok da güzel destekliyor, toparlıyor ailesini. O da oldukça yol kat etti bu konuda. Futbol kariyerinin bitişinin babasını kaybettiği zaman denk gelmesiyle bir çöküntü yaşıyor. O zamanlar yanında Sophie olmasaydı şu an çok daha travmalı bir Kevin izleyeceğimize eminim. Ah Sophie dedim bak aklıma geldi parçalandım. Ne çok istemiştim ikisinin birlikte olmasını. Çok olur gibi oldu ama bir türlü bir araya gelemediler. Neyse Kevin’a dönelim. Randall’ın, Jack’in ölümünden sonra abartılı bir şekilde evin babası rolünü üstlenmesiyle Kevin kendini yine geri plana atılmış hissediyor. Aslında o da en az Randall kadar düşkün ailesine. Kariyerinde yaşadığı hayal kırıklıkları sebebiyle bir bocalama dönemi geçirse de son zamanlarda daha güçlü, daha stabil ve koruyucu bir rolde Pearson ailesinde (amcasıyla olan sahnelerini hatırlayın). Rehabilitasyon zamanlarından güzel bir şekilde toparlayarak çıktı ve hala alkol kullanmıyor. Son olarak 4. sezonun sonunda Randall’la büyük bir tartışma yaşamışlardı. Bu tartışmada ağır konuşan taraf olsa da onu haklı görüyorum kısmen. Bu haklılığı sarf ettiği ağır kelimelerin altında kaldı. 5. sezonda hala aralarındaki buzlar çözülmedi ama erimeye başladı. Randall’a bir şeyler kanıtlama fikrinin gazıyla Madison’a el uzatmıştı bir de hatırlarsanız, birlikte çocuk sahibi olacaklar. Umarım sadece bir şeyler kanıtlamak amacıyla girmez bu yola. 5. Sezonda ben bir olmamışlık hissettim Madison-Kevin arasında, pandemi yüzünden birbirlerinden uzak durdukları için de olabilir bilemiyorum. Ama bence pek olmayacak gibi, göreceğiz.

  • Kevin’in rehabilitasyona gittiğini hatırlıyor musunuz? Hani böyle yeşillikler içinde kocamaaan bir yerdi. Bu rehabilitasyon sahneleri Malibu’daki Casamigos Çiftliği’nde çekilmiş. Burası aynı zamanda Kevin’a hayat veren Justin Hartley’in, Chrishell Stause ile düğünlerinin yapıldığı yermiş.

  • Justin ve eşi Chrishell’den bahsetmişken bir dedikodu vermem lazım burada. 2017-2019 yılları arasında evli kaldı bu çift. Boşanmaları herkes için bir şok oldu çünkü çok harikayız, birbirimizi çok seviyoruz pozları veriyorlardı sürekli. Chrishell, Justin’in kendisinden boşanmayı düşündüğünü bir kısa mesajla öğrenmiş. Boşanma davası açtığıyla ilgili bir mesaj atmış Justin ona (lütfetmiş Justin bey). Yaklaşık 1 saat sonra da herkes duymuş boşanmalarını. Neden boşandıklarıyla ilgili bir açıklama yapmadılar ama söylentilere göre Justin, This Is Us’la gelen aşırı ilgiden ve kazandığı paralardan sonra biraz Kevin gibi egoist ve bencil biri olmaya başlamış. Stause’un bu durumdan birkaç arkadaşına dert yandığı söyleniyor. Ama tabi bunlar hep dedikodu adı üstünde. İnsanların kapalı kapılar ardından neler yaşadıklarını bilemeyiz, yorum sizin.

THIS IS US dizi sahneleri
Parker Bates, Logan Shroyer, Justin Hartley

Randall Pearson: Kendisine bir şarkı armağan ederek başlamak istiyorum: Nasıl bir düşmek bu böyle gözden, Superman olsan toplayamazsın. Nerde o William’ın ve Jack’in en iyi özelliklerini alan Randall nerde son sezondaki Randall (William da harika bir karakterdi kendisini sevgiyle ve saygıyla anıyorum yeri gelmişken). Randall’ın kesinlikle kolay bir hayatı olduğunu iddia etmiyorum, sonuçta beyaz bir ailede büyüyen evlatlık ve siyahi bir çocuk. Tabii ki kendisini göstermek için herkesten çok çabalaması, kendisini tam olarak bir yere ait hissedememesi normal. Ama hayatında onu seven, destekleyen harika insanlar var. Kate’e, Kevin’a, Rebecca’ya, Beth’e haksızlık ettiğini düşünüyorum. Kevin’a kibirli dedik meğer burnu kaf dağında olan Randall’mış. Bir psikiyatriste gitmeyi bu kadar ertelemeseydi de bu hallere gelmeseydi keşke. Randall’ın çocukluğunda nerdeyse bir robot gibi olduğunu görüyoruz. Çalışkan, oldukça disiplinli ve kararlı. Beth’le tanıştıktan sonra ve tabii ki büyümesinin de etkisiyle daha sevgi dolu, insancıl biri haline geliyor. Özellikle Beth’e olan aşkının ve babalığının hakkını vereyim. Zaten kızlarıyla olan ilişkisini çok sevmiştik bir de Deja geldi. Daha ne kadar iyi olabilir derken daha iyisini görmeye başladık. Deja geldi de Malik gelmeseydi keşke. Dizide her türlü hayat hikayesi anlatalım diye abarttılar bence ya da ben Malik’i sevemedim bilmiyorum. Randall’ın politikaya girmesinden de hiç memnun değilim, iş yerinde yaşadığı panik ataklardan sonra daha rahat bir işte görmek isterdim kendisini (herkesin rahatlaması açısından). Son olarak da en sevdiğim yan karakter Beth hakkında da birkaç kelam edeyim. Beth’e hayat veren Susan’ın sempatikliğiyle bambaşka bir yere taşınmış karakter. Dizideki en anlayışlı, empatik, fedakar, dobra ve eğlenceli kişilerden biri. Randall’ın her türlü sorununu kendi sorunu gibi gördü, hiç dudak bükmeden içtenlikle destek oldu. Şahane bir anne, eş, insan. Dizide en çok kanki olmak istediğim kişi. Beth ve Toby de olmasa ağla ağla helak olacağız valla. En çok Randall ile Beth’in geleceklerini merak ediyorum ve daha çok Beth sahnesi görmek istiyorum. William’ın gidişinden sonra (William+Beth sahneleri kalp ben) Beth’in sahneleri de azaldı iyice, isyanım var.

  • Dizide Randall ve Beth üniversitede tanışıyor. Bu iki karaktere hayat veren Sterling ve Susan da gerçekten üniversitede tanışmışlar. New York Üniversitesi’nde Tisch School of Arts’a birlikte katılmışlar. Gerçekten birlikteler mi diye düşünen de çok var; hayır değiller. İkisi de başka insanlarla birlikteler. Hatta Sterling’in eşi Ryan Michelle Bathe, This Is Us’da Yvette karakteriyle 4 bölüm konuk oyuncu olarak yer aldı.

  • Sterling K. Brown zaman zaman senaryoya doğaçlama bir şeyler katıyormuş. Genelde siyahi olmasıyla ilgili diyaloglarda yapıyormuş bunu. Ayrıca Randall’ın Beth ile tanışma hikayesinin özel ve üzerinde durulması gereken bir tanışma olmasını istemiş. Çünkü erkeklerin genelde annelerine benzeyen kadınlarla evlendiklerini, Beth’in ise Rebecca’ya hiç benzemediğini söylemiş. Bu nedenle Beth’i canlandıran Susan’la üniversitede tanıştığı hikayesini anlatmış dizi yapımcılarına ve senaryoda böyle yazılmış.

THIS IS US dizi sahneleri
Lonnie Chavis, Niles Fitch, Sterling K. Brown
THIS IS US dizi sahneleri
Rachel Naomi Hilson, Susan Kelechi Watson

-Spoiler Gidiyor-

İşte böyle. Sanırım 6. Sezon dizinin son sezonu olacak. Artık bize verebileceği çoğu şeyi verdiğini düşünüyorum, bir dizi daha ne yapsın. Ama 8 sezon da olsa izlemez miyim, izlerim. Seyircilerine sarılan, sırtını sıvazlayan, gülümseten, aşka ve sevgiye olan inancımızı, hayata dair umutlarımızı yeşerten This Is Us’ı izlemenizi, izlettirmenizi öneririm. 

Ekleme: Evet, tahmin ettiğim gibi 6. sezonu son sezonu oldu. Final sezonunun ardından bu yazıya güncelleme gelecek…

THIS IS US dizi sahneleri

“Biz onların ebeveynleriyiz. Elimizden gelenin en iyisini yaparız. Ama günün sonunda onlara ne olduğu, nasıl insanlara dönüştükleri bizim değiştiremeyeceğimiz kadar büyük bir şey.”

Jack Pearson, This Is Us

Fragman