Dizi Film Reçeteleri

VILLANELLE

VILLANELLE

Buralar hep spoiler, dikkat!

Neresinden başlayacağımı, nasıl anlatacağımı düşünüp duruyorum. İzlediğim en orijinal karakterlerden biri Oksana Anatolyevna Astankova namıdiğer sevimli katilimiz Villanelle’miz. Enfes yazılmış bir karakter gelişimine sahip. Jodie Comer Villanelle’i yükseltti Villanelle onu. Ayrıca Villanelle’in ikonik kıyafet seçimini de çok güzel taşıyor.

villanelle style

Villanelle’in geçmişine Eve’den daha hakim olduğumuz için onun hakkında daha rahat analiz yapabiliyoruz. Oksana Rusya’da bir çekirdek aileye doğuyor, bir erkek kardeşi var. Annesiyle arası çocukluğunda bile iyi değil. Babasını ise seviyormuş ama annesinin kararıyla yetimhaneye verilmiş erken ergenlik döneminde. Ve zaten biraz sorunlu olan bu genç kız terk de edilince iyice sapıtmış. Lise çağına geldiğinde ise kimseyle arkadaşlık kuramayan, hiçbir duyguyu normal insanlar gibi hissedemeyen, sevgiye ve ilgiye muhtaç bir insana dönüşüyor Oksana. Lisede onun bu duruma acıyan ve bu nedenle ona özel ilgi gösteren Fransızca öğretmeni evli Anna Aanmokoba’ya saplantılı bir şekilde bağlanıyor. Villanelle’in ilk bölümlerde biseksüel olduğunu öğreniyoruz bu arada. Neyse efenim işte bu saplantı kısa süreliğine de olsa karşılıklı oluyor. Anna bunu inkar etse de bir ilişkileri olduğunu biliyoruz. Bizim düz mantık psikopatımız Anna’ya kocasını malum organı için mi sevdiğini soruyor, Anna da nerden bilsin başına gelecekleri haklı olabilirsin diyor. Bunun üzerine Anna’nın kocası hadım edilerek sizlere ömür. Tabi sonra Oksana hapse giriyor ve 5 yıl hapiste kalıyor. Hapisteyken henüz gizemini çözemediğimiz “The Twelve” isimli örgüt tarafından öldü olarak gösteriliyor. Oradan çıkartılıp eğitilerek oldukça başarılı bir katil haline getiriliyor.

Birini öldürdüğünde bununla ilgili en ufak bir pişmanlık duymayan hatta cinayetleri yaratıcı bir şekilde planlayarak (bu arada dizide gerçekleşen bazı cinayetler gerçek cinayetlerden alınmış, korkunç) bundan zevk alan biri Villanelle (ilk 2 sezonda böyle en azından). Ülke ülke gezerek işini yapan, kazandığı paralarını şahane kıyafetlere yatıran, Paris’te sevimli bir dairesi olan bir kadın görüyoruz ilk bölümde. Twelve ile tek bağlantısı ise Konstantin. Konstantin, Villanelle’den sorumlu. Ona yeni hedeflerini söylüyor ve onun mental durumunu kontrol ediyor. İlişkileri gerçekten komik. Aralarında seksüel bir şey yok, baba-kız desen tam olarak değil, patron çalışan zaten olamıyor böyle ortaya karışık garip bir ilişkileri var. Ama Konstantin’e güveniyor tabi (bu durum değişecek ilerde).

Mini Konstantin arası: Hangi örgüte çalıştığı belli olmayan, sadece kendi çıkarlarını düşünen bencil bir adam Konstantin. Evli ve 1 kızı var ama Villanelle onları daha çok görüyor nerdeyse. Karakteristik kahkahasını duyunca hep gülümsesem de Konstantin’in bu bencilliği insanı rahatsız eden türden. Villanelle’e karşı bir şefkat ve koruma isteği beslediğini söyleyebiliriz ama. Bu ikili aslında birbirlerine benziyor. Bu kadar iyi anlaşmalarının ve de sürekli tartışmalarının sebebi bu sanırım. Geçmişine dair pek çok bilgimiz yok (fotoğraflardaki yakışıklı Rus ajanı). Carolyn ile kısa bir ilişkileri olmuş. Bu ilişkisi öylesine miydi yoksa daha büyük etkileri oldu mu bu soru cevapsız kaldı 3. sezon sonunda. Başlarda biraz sempatisi olan bu karakter, yaptığı yanlış seçimler ve her türlü 3 harfli 4 harfli artık neyse örgüt için çalışma açgözlülüğü yüzünden herkesin nefret ettiği bir insana dönüştü. Kızı İrina’ya karşı ilgisizliği ve bulaştığı pis işler sebebiyle kızın da ruh sağlığını etkiledi (artık minik bir Villanelle’imiz var). Ama her şeye rağmen sürekli dört ayak üstüne düştü (adamda şeytan tüyü var kesin bilgi). Yeni sezonda yine nasıl hayatta kalmayı başaracağını merakla bekliyorum. Ara bitti Villanelle’e devam.

Eve ile ilk kez yarım kalan işini bitirmek için gittiği hastanede karşılaşan Villanelle, kabarık dalgalı saçlarıyla Anna’ya benzeyen bu kadından ilk bakışta etkileniyor. Daha sonra peşindeki kişinin bu ‘harika saçlı Asyalı kadın’ olduğunu öğrenince Eve’den başka bir şey düşünemiyor diyebiliriz. Artık cinayetlerini onun için işliyor. Eve’in ona olan ilgisi ve merakı çok hoşuna gidiyor. Bizim haşin, acımasız katilimiz konu Eve olunca kibar, naif bir kediciğe dönüşüveriyor. Bunu fark eden Konstantin hemen onu cezalandırmak için bir ekip görevine yolluyor. Eski manitası ve onun yeni sevgilisiyle Eve’in eski patronunu öldürme macerası bir hayli eğlenceli oluyor.

Frank’i elinden kaçıran Villanelle, Eve’in evine gidip sadece onunla bir akşam yemeği yemek ve Frank’in yerini öğrenmek istiyor. Şaka maka Eve ile konuşurken yüz ifadesi değişiyor, gözlerinde masumiyet ve merhamet görebiliyoruz Villanelle’in (Jodie o yeşil gözlerinde harikalar yaratıyorsun maşallah). Neyse Frank’in yerini öğrendikten sonra gidip yarım kalan işini hallediyor (Eve’in telefon şifresi > güvenli evin güvenlilik düzeyi). Frank’i de Anna’nın kocası gibi öldürmesi artık yeni aşkının Eve olduğunu anlatıyor bize (tövbe estağfurullah bir ilanı aşk biçimi diyebilir miyiz). Daha sonra yine öldürmekten beter hale getirdiği ex aşkı Nadia’yı öldürmek için yıllar önce çıktığı hapishaneye geri dönmek zorunda kalıyor. Take Me to the Hole isimli bölüm yine bir komedi dizisi bölümünden hallice. Baya hırpalansa da görevini yerine getirip çıkıyor hapisten. Çıkıyor çıkması da Konstantin ortalarda yok. Yeni patronu diyor ki Konstantin’i öldüreceksin, Villanelle de tabi hallederiz diyor ve yeni patron rip (sırf tipini sevmediği için öldürdüğünü düşünüyorum bu adamı).

villanelle prison

Konstantin’i öldüremeyince kızı İrina’yı kaçırıyor Oksana. Bu arada kendisine Oksana denmesine çok kızıyor (Eve hariç). İrina ve Villanelle sahneleri anlatılmaz yaşanır gerçekten. İrina’nın sinir bozucu soruları ve ukalalığıyla başa çıkmaya çalışması ve sinirlenmesi çok eğlenceliydi. Bu ikiliyi daha çok yan yana görmek istiyor fandom duyun sesimizi eyy yazarlar ( 3. sezonda neyse ki yine bir 5 dk görüştüler ama az geldi tabii ki). Neyse kızını kurtarmaya gelen Konstantin’i kısa bir tereddüttün ardından kalbinden vuruyor Villanelle.

villanelle irina

Birinci sezon finalinde hapisten çıktığından beri aynı kıyafetle gezen (kim bilir kaç gündür), Rusya’dan Paris’e uçan yorgun Villanelle evine geldiğinde Eve’in evi altını üstüne getirdiğini görüyor. Bi elini yüzünü falan yıkasaydı ya ben çok takıldım buna. O halde bıçaklanıp 3-5 gün de hastanede orda burda sürünüyor garibim. Valla Julian’ın evinde küvete girene kadar rahatlayamadım. Neyse efenim Eve’le yaptıkları konuşmada birbirlerine bir güzel açılıyorlar (Villanelle ve fantazileri). Villanelle bu konuşmada istediği şeyleri söylüyor; iyi bir hayat, güzel bir daire, zevkli bir iş, film izleyebileceğim biri (bana da sorsalar ben de aynı şeyleri söylerim çok haklı). Normal şeyler yani. Villanelle’in hep normal olmaya karşı bir özlemi olduğunu görüyoruz. Bu yanı bana çok hüzünlü gelmiştir. Bazı insanlar elinde olmadan diğer insanlar gibi değildir ve bazen bizim suçumuz olmayan şeylerin cezasını çekeriz (of of of laflara bak). Ama Villanelle’in bu cezasının bitmesi için bir umudu var artık; Eve. Çok tanımasa bile güveniyor ona. Eve’in onu bıçaklaması bile bu güvene mani değil. Fark ettiniz mi bilmem, Eve’i düşündüğünde eli bu yaraya gidiyor sık sık.

İkinci sezonun ilk iki bölümü Villanelle’in toparlanma çabasıyla geçiyor. Hastaneye gitmeyi başaran (buradaki her sahneyi o kadar çok izledim ki replikleri ezberledim), orda yeni arkadaş (rip) edinen Villanelle mecburen bir yabancıdan yardım istemek zorunda kalıyor. E etrafta psikopattan bol ne var, tabi ki birine denk geliyor. Comer yine bu bölümde harikalar yaratıyor övmeden geçemem.

villanelle hospital

Buradan da kurtulmayı başaran Villanelle yağmurdan kaçarken doluya tutuluyor. Konstantin’in yerini alan yeni biri var; Raymond. Bu arada geçen sezon finalinde Villanelle’in dairesine gelip ortalığı temizleyen polisler, Julian’ın evindeki telefon konuşması sonucunda kapıda beliren Raymond gibi durumlardan Twelve’in ne kadar güçlü bir örgüt olduğunu anlıyoruz. Herkesin bilerek ya da bilmeyerek Twelve için çalıştığıyla ilgili bir teori var. Olamaz mı olabilir. Twelve dikkat dağıtmak için bir kılıf olabilir ya da ne bileyim 12 farklı ülke olabilir 12 farklı örgüt olabilir. Bence de bizim gördüğümüz Twelve sadece buzdağının görünen kısmı. 4. Sezonla birlikte artık daha fazla şey öğreneceğiz gibi. Phoebe Waller-Bridge, dizinin finalinde Twelve’in başındaki kişi olarak diziye konuk olsa çok güzel olmaz mı? Lütfen olsun çünkü. Bu arada Sandra Oh’a bir röportajda kimin konuk olarak gelmesini istersiniz diye sordular, o da PWB diye bağırdı canım benim. Neyse Raymond’da kalmıştık. Raymond örgütün temizlik işlerinden sorumlu. Artık örgütün işine yaramayanların biletini kesiyor. Adrian Scarborough tarafından canlandırılan bu karakter kesinlikle diziye renk katan karakterlerden biri (diğer favori yan karakterim Camille Cottin’in canlandırdığı Helene). Raymond Villanelle’i her anlamda boğuyor, Konstantin gibi onun şımarıklıklarına izin vermiyor, onun Eve’le görüşmesine engel oluyor. Villanelle, öldüğünü düşündüğü Konstantin’in canlanmasıyla bu adamdan kurtuluyor kısa süre de olsa (izlemekten sıkılmadığım bir sahne). Özel işler alıyorlar Konstantin’le birlikte. Villanelle’in en güzel kostümlerle arz-ı endam ettiği bölümlerden biri olan Amsterdam bölümünde Villanelle yeni hedefinin Eve olduğunu öğreniyor. Önce reddetse de gidiyor Eve’in evine karalar bağlayıp. Kendini yas tutmaya hazırlaması, gidip çelenk yaptırıp göndermesi falan güzel detaylardı. Evine gittiğinde onu beklediğini gören Villanelle , Eve’den intikamını alıyor tabi. Aeron Peel’in ne haltlar karıştırdığını öğrenmek için birlikte çalışmaya başlıyorlar. Eve ile yakınlaştıkça artık yavaş yavaş bu işlerden sıkıldığını, isteklerinin farklı olduğunu anlamaya başlıyor Villanelle. Sezon finalinde değer verdiği tek insan olan Eve’i de öldürdüğünü sanmasıyla artık cinayet işlemek ona eskisi kadar çekici gelmiyor.

villanelle billie

3. Sezonda kesinlikle bambaşka bir Villanelle izliyoruz. Sezonun açılış sahnesi Villanelle’in düğünü. Eve’i unutmak için karşına çıkan ilk insanla evlenmesini, onu eğiten atletik ablamız Dasha (Harriet Walter) engelliyor. The Keeper olma şartıyla kabul ediyor tekrar işe dönmeyi. Dasha ise onun geçmişi. Konstantin baba figürü, Dasha ise anne. Bu yüzden bir bebekle olan yakınlığı ve Dasha’nın varlığı ona kendi annesini hatırlatıyor. Konstantin’den ailesini bulmasını isteyen Villanelle, Eve’den de beklediği ilgiyi göremeyince Rusya’ya annesiyle yüzleşmeye gidiyor (buraya geldiğinde o kadar korkuyor ki hıçkırığı kesiliyor, güzel detay). Ve “Beautiful Monster”ımızın köklerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Çekimleri için özel bir set kurulan Are You from Pinner? bölümünde evin her detayına (Boris’in Elton John fışkıran odası mesela) tek tek kafa yorulmuş. Çünkü bu evin Villanelle için bir dönüm noktası olduğunu bize hissettirmek istemişler. Çok da başarılı olmuşlar. En değişik ve en Rus ailelerden birinin evinde oturuyoruz 40 dakikalığına. Özellikle festival sahneleri ve beyin yakan Dimitrij+Yula teorileri güldürdü. Annesiyle biraz zaman geçiren Villanelle, annesinin tam da hatırladığı gibi olduğunu fark ediyor. Ve kızının kendisi gibi olduğunu kabullenmeyen, çocuklarının üzerinde hayatlarını mahvedecek etkiler bırakan, dışarda ise kendini çok iyi gizleyebilen bu kadının sonu korktuğu gibi Villanelle’den oluyor. Zaten hayatını ve kendini sorgulamaya başlayan Villanelle, bu olaydan sonra iyice kaybolmuş ve yalnız hissediyor.

villanelle train

Bir kırılma anı yaşayan Villanelle artık bu işi yapmak istemediğini söylüyor ve Konstantin’le kaçma planları yapıyor. Konstantin kalp krizi geçirince ve Eve yine Villanelle’i bulmayı başarınca planlar erteleniyor. Eve’le balo salonundaki buluşmasına geliyoruz. İlk iki sezondaki heyecanlı buluşmaların aksine o kadar sakin ve yumuşak bir buluşma ki. Artık eski hevesi ve heyecanı kalmayan Villanelle’de bir sorun olduğunu Eve fark ediyor hemen, hiç kaçar mı? Bu noktada ikisinin de birbirinden başka güvendiği kimse yok. İlk sezondaki korkusuz, asi, her durumda kendine eğlenecek bir şeyler bulan Villanelle’in yerini yıpranmış, kazık yemiş, kimsesiz kalmış ve olgunlaşmış bir kadın alıyor. Eve’le birlikte bir gelecek planlıyorlar ilk defa. Dansları Rhian’ın gelişiyle bölünüyor. Daha sonra buluşmak üzere ayrılıyorlar. Sonra bir bakıyoruz ooo herkesler Paul’un evinde. Carolyn, Kenny’in ölümünden Konstantin’in sorumlu olabileceğini öğreniyor ve infaz için bu buluşmayı ayarlıyor. Ve bizim şanslı Rus yakışıklımız Konstantin bundan da paçayı kurtarıyor (yine bir Niko vakası). Olan Paul’a oluyor. E tabi ortalık karışınca bizimkiler kaçmak zorunda artık. Eve’in peşinden giden Villanelle ile köprü sahnemize geliyoruz.

villaneve ballroom

En başlarda birbirlerinin canavarlarını cesaretlendiren bu iki kadın için artık roller değişmiş vaziyette. Villanelle canavarına hakim olmayı öğrenmeye başlamışken, Eve yavaş yavaş karanlık tarafa geçmek üzere. Bu durumdan korkan ve bunu önlemek isteyen Eve çaresizce yardım istiyor. Villanelle ise buna kendisinin sebep olduğunun farkında ve ona bir çözüm sunuyor. Lütfen görmeyeyim seni, bi’ yerlerde karşıma çıkma ve bu ikili delilik sona ersin diyor. İkinci sezon sonunda ya benimsin ya kara toprağın diyen Villanelle, artık sevmenin nasıl bir şey olduğunu öğrenmiş vaziyette. Sahiplikle aşkı birbirine karıştıran (The Haunting of Bly Manor’dan Jamie’ye selamlar) Villanelle artık farkı anlayabiliyor. İkisinin de mutluluğu için Eve’den vazgeçmeye hazır bir halde. Ama ikisi de geriye dönüyor. 4. Sezonda bu sahne iki uca da çekilebilir. Ya artık beraber olacaklar ya da yavaş yavaş kopacaklar birbirlerinden. Tabi Twelve, Carolyn, Konstantin, Helene gibi birçok büyük dertleri de olacak.

Upuzuuun Villanelle kısmının da sonuna geldik. Değinmediğim çok fazla karakter ve olay var farkındayım. Ben sadece izlerken beni etkileyen, çok sevdiğim iki karakter üzerinden, hoşuma giden noktalara değinmeye çalıştım. Uzmanlık alanım sayılan Killing Eve dizisinden başka bir diziyi de böyle uzun yazamam herhalde. 4. Sezonu heyecanla bekliyor ve son olmamasını umuyorum.

Ekleme: 4. Sezonun final sezonu olacağını açıkladılar…

villanelle bridge

“Asla insanların dış görünüşlerine aldanma. Korkunç insanları kilometrelerce öteden tanıyabilirsin. Asıl endişelenmen gerekenler iyi insanlardır.”

Villanelle, Killing Eve

Fragman